sözlük yazarlarının aşk hikayeleri

entry292 galeri
    81.
  1. üniversite yılları. zıpır gençlik edasıyla takılmacalar falan... biraz da can sıkıntısından hatun aramaya çıkıldı ev arkadaşı ve kardeş diye tabir edilen kişiyle beraber... gençlerin bol olduğu bir mekana gidildi. güzel bir yer seçildi ve oturuldu. avcı pozisyonunda ortalığa göz gezdiriliyor. derken içeriye bir kız girdi, tek başına ama çok kalabalık. öyle bir güzelliğin tek bir kişide birleşip bir araya geldiğine inanamaz kimse, o yüzden çok kalabalık... saçları uzun, dalgalı, siyah. gözleri simsiyah, insanı içine çeken karanlık gibi, en dibe...

    içeriye girip masaya, arkadaşlarının yanına oturması en fazla 10 saniyelik andı ama o adımları, o saçların savruluşu ömürden geçen 3 sene gibiydi... çok güzeldi.

    derken arkadaş birini gözüne kestirmiş olacak ki bacağıma vurup "şuradaki, nasıl?" dedi, "iyidir git konuş" bakalım dedim. gitti 2 dakika içerisinde aynen geri geldi. "nişanlısı varmış..." gülümsedim. sıra bana gelmişti. bir o bir ben şansımızı deniyorduk işte, zıpırlık değil mi? "hadi sen kimi kestirdin gözüne" diye sordu arkadaş, gözlerimi ayırmadım karşımdaki güzellikten. arkadaşım anladı, "e hadi olum ne duruyosun git konuş? hatun da taşmış ama he kaçırma bunu hadi??" o sırada 1-2 kere de göz göze geldik güzellikle. üçüncüsünde gülümsedim utanarak, o da başını öne eğdi hafif gülümseyerek... dudakları, çok güzeldi.

    "tamam" dedim, "gidiyorum". kalktım yerimden, masaya doğru yaklaştım, beni görmedi bile, okey oynuyordu arkadaşları, o da izliyordu tek başına, yancı diye tabir ettiğimiz bir şekilde. yanına gittim;

    -bir saniye rahatsız edebilir miyim?

    masadaki herkes başını masadan kaldırıp bana baktı, o da... gözlerinin içine bakarak;

    -benimle dışarı gelebilir misin çok kısa? çok kısa...

    durdu önce, yanındaki arkadaşına baktı, masadakiler birbirlerine baktılar derken birisi atladı;

    % ama oyun oynuyoruz sıra ona gelicek şimdi!

    bir şey diyemedim, "özür dilerim" demek geldi içimden diyemedim, gözlerine baktım son bir defa, o da baktı.

    "peki" dedi ve kalktı. heyecandan öleceğimi sandım o an. sanırsın kenan ışık 1 milyonluk soruyu sormuş, cevap vermişim, yeşil yansın bekliyoruz o derece... o yerinden kalkmaya çalışırken masama, arkadaşıma baktım göz kırptı, cesaretim arttı bu hareketten sonra nedense... ve nedense benim için gayet sıradan olan bu "tanışma" aşaması bu kez çok heyecanlandırmıştı...

    çıktık dışarı;

    -kusura bakma, arkadaşlarının yanından almış gibi oldum ama...

    +aldın zaten?

    -evet, öyle oldu ama uzun sürmeyecek korkma, kavuşturcam sizi hemen...

    +peki. ne oldu?

    -çok güzel bir şey oldu ama sanırım şu an bunu sana anlatmaya zamanım yok. başlarsam bi kaç hafta gider çünkü sana anlatması, o yüzden ben senden numaranı istesem, sen bana numaranı versen... bu soğukta bu kadar üşümesek?

    gülümsedi. gözlerinin içi parlayarak, o soğukta içimi ısıtarak gülümsedi...

    +tamam yaz...

    -yazıyım... nereye yazıyım? telefonuma, telefonum nerede? telefonum? cebimde yok. nereye koydum ya!

    +yazıyo musun?

    -ya şey ben... telefonumu unutmuşum da, masada kaldı herhalde... gidip alıyım mı hemen? olmadı dimi almıyım, e napıcaz?

    +sen söyle ben yazıyım?

    -ben mi söyliyim, evet söyliyim... neydi lan numaram benim? numaram neydi numaram... ya ben numaramı değiştirdim de, ezberleyemedim henüz, o yüzden... mektup mu yazsak acaba birbirimize? ben masada yazıyım sana mektubu, sana veriyim? sonra sen de bana yaz garsonla gönder falan? olur dimi öyle?

    güldü önce, gözlerimin içine baktı...

    +çocuksun sen daha... peki olur.

    deyip içeri girdi... ben kendi içimde havai fişekleri patlatmaya başlamıştım bile... folklor ekibi bile hazırdı, davullar çalmaya başlamıştı o derece! girdim arkasından kasıla kasıla, gittim hemen kasadan kağıt kalem aldım. masama geçtim. arkadaş sordu numarasını aldın mı lan falan... "almadım" dedim. "salaksın olum salak naptın dışarıda 10 saattir?!"

    -dur be olum karışma... yazıyoruz işte bir şeyler, rahat ol...

    dedikten sonra yine ona gitti gözlerim. o da bana bakıyordu ve elimdeki kağıda ne yazacağımı merak ediyordu, anlamıştı. gülümseyip kağıda yazmaya başladım, heyecanla bekliyordu;

    "bir insanın hayatını değiştirebilecek kadar güzelsin. ve ben değişmeyi hiç bu kadar istememiştim..."

    notun altına da adımı, numaramı yazıp kalktım yerimden. masaya da hesabı bıraktım çünkü o akşama o kadar heyecan yeterdi. ellerine ilk o an dokundum, ilk o an yandım... çıktım kapıdan, yüzüme buz gibi hava çarptı. yürümeye başladık arkadaşımla, köşeyi dönmeden arkamdan bir ses, adımı söyleyen harika bir ses...

    +dur bekle! dursana...

    dönüp arkamı baktım, hızlı hızlı peşimden geliyordu... arkadaşıma baktım, "ben ilerideyim kanka bekliyorum" dedi ve ilerlemeye başladım, ben de ona doğru yürümeye...

    +sen...

    ne diyeceğinden çok gözleri önemliydi o anda... çok güzeldi!

    +sen... sen?

    -ben?

    +sen şu bizim yurtta kalan tuğçe'nin sevgilisi değil misin?!

    -tuğçe mi? tuğçe nereden çıktı ya!

    +dün odasına girmiştim de senin fotoğrafını gördüm onunla beraber... sevgilisi misin?!

    -ne sevgilisi misin ya? sevgilisi misin ne?

    +şerefsiz!

    -bi dakka dur ya sevgilisi değilim ben... dursana, ya dur...

    elindeki notu yırtıp yere attı, olduğum yerde kaldım. gidişi bile güzeldi... eminim, adı da çok güzeldi ama öğrenemedim.

    hee tuğçe mi? üniversitede kardeşim gibi gördüğüm tek kızdı, bana aşık olduğunu bu olaydan sonra öğrendim ve bir daha onu üzmemek adına görüşmedim...

    sonuç olarak o gece içmek için bir sebep daha çıkmıştı bize. sanki başka sebebimiz yokmuş gibi...
    4 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük