--spoiler--
kim derdi ki recep ivedikler, çılgın dershaneler türk sinemasının en pahalı filminin yaratımında pay sahibi olacaktı? bir koyup milyon kazandığı filmler sonrasında yapımcı kimliğinin üstüne bir de yönetmen kimliğini ekleyen ve yaptıklarıyla halka her daim istediğini veren faruk aksoy, türk sinemasının en büyük arzu nesnelerinden biri haline getirdiği epik filmiyle, uzun bir bekleyişin ardından sinema sahnesinde. hem de milletçe asırlardır nedense pek bir övündüğümüz istanbulun fethi meselesiyle.
müthiş bir reklam kampanyasıyla gümbür gümbür gösterime sokulan fetih 1453, temel olarak hollywood epiklerinin en klasik anlatı yöntemini hiçbir sürprize mahal vermeyen bir yaklaşımla ödünç almış. derinine inilmeyen ve lise tarih kitaplarından esinlenen özensiz bir olay öncesi politik ortam vaziyetleri, daha sonra bizi büyük olaya hazırlayan bir fırtına öncesi gerilim süreci ve en sonunda da tabii ki büyük patlama. bayanlar baylar, işte karşımızda ne hikmetse hz. muhammedin evinde başlayan ve konstantinapolisin yıkık surları ardında biten, büyük bir tarihi film!
aslında faruk aksoy, her zamanki gibi halkın isteklerine yönelik geniş algısını çok başarılı bir formülle gösteriyor bizlere. dini bir damardan iman gücünü alan, yoğun milli duyguları inceden sömürerek hitap eden ve türk sinemasının alışık olmadığı görsellerle göz boyayan bir film fetih 1453. yani kendini teslim etmeye hazır ortalama bir seyircinin bu filmden memnun ayrılmama ihtimali son derece düşük. fakat neyse ki bu kalitesiz cilanın kazınması hiç de zor değil.
büyük bütçeli film kavramının fetih 1453 isminin önüne geçtiği bir filmden bahsederken, işin sığlıktan başka bir şeye hitap edebilen bir kısmından bahsetmek ne mümkün olsa da, üzülüyor insan. kötücül gülüşe sahip alkolik ve zinacı bizanslı kötü adam prototiplerinden tutun da, işin ulvi boyutunu üstlenen ak sakallı dede gibi mitolojik kahramanlara kadar varan bir ucuzluk var ortada. fetih esnasında birbirine bağlanan yüzeysel yan hikayeler de, hem etkilemekten hem de sürüklemekten uzak. felaket sınırlarında dolaşan bir senaryonun iki saat boyunca bir türlü kuramadığı dramatik yapı yüzünden, ben ne izliyorum ki acaba hissi, bünyeye egemen olmakta hiç gecikmiyor.
arabistandan vatikana kadar uzanan hikayenin kurgu konusunda yaşadığı sıkıntılardan bahsetmeye bile gerek yok. özensiz ve sık cutlar ile birbirine nasıl bağlandığı anlaşılamayan sahneler birbirini izliyor. filmin çok güvendiği savaş mizansenleri de, arka planında yoğun bir amatörlük taşıyorlar. yakın plandan filme alınan askerler şık bir kareografiye göre dövüşürlerken, geniş planda savaş ortamı tam bir temsili canlandırma tadında.
bunların hepsi yetmezmiş gibi osmanlı devletine mensup olmayan herkes, kişiye insanoğlundan umudu kestirecek kadar kötüyken inandırıcı olmaktan fersah fersah uzaktalar. zaten yan karakterlerin oyunculukları konusunda da büyük sıkıntılar yaşayan film, bizans ve vatikan sahnelerinde kendini bile aşarak iyice dibe vuruyor. görsel olarak kurulmaya çalışan albenili dünya, tarihin hiçbir gerçeğini yansıtamayan, amatörce yazılan diyaloglarla yerle bir oluyor. tarihi bir epik izlemekten ziyade, günümüz dünyasının jargonunu taşıyan bir müsamere izliyormuşuz hissine kapılıyoruz.
filmin iyi anlatılamayan bir aşkı da kapsayan ulubatlı hasan sekansları ise, ibrahim çelikkolun çabasına ve karizmasına rağmen kötü bir çizgi-romandan alıntılanmışçasına başka bir evrene ait. hele bu karakterin bilgisayar oyunu jargonuyla anlatmak gerekirse bir bölüm sonu canavarı dövüşü var ki, bizi fetih 1453 aleminden alıp bir samuray filmine bırakıyor. bu gibi birkaç sahnenin sadece biz de yapabiliyoruz tavrından öteye gidebilen hiçbir yanı yok.
ilginçtir ki, fetih 1453ü, bir çılgın dershane ya da recep ivedikin zanaatkar mantığından ayırabilen hiçbir yanı yok. fazlasıyla tüketime ve anı yaşatmaya yönelik, tarih duygusundan ve gerçeklikten tamamen uzak bir gerçek olaylardan esinlenilmiştir filmi bu. tabii büsbütün abartılan cgi efektlerden ve insanı anbean yoran gürültüden gerçekten keyif alabiliyorsanız, filmi görmeye engel bir durumunuz yok demektir. tebrik edelim o zaman, nur topu gibi ve pahalı bir tarihsel epiğimiz oldu, sinemamıza hiçbir faydası olmayan