aslında vakt-i zamanında kaba bir tabirle tam olarak ifade etmek gerekirse aşkın sillesini yemiştir. yıllar yıllar öncesinde birine aşık olmuş, senelerce sürünmüş, gurur namına ne varsa bıraktığı yerde unutmuş, haddinden fazlaca ağlamış, kendini rezil etmiştir. ateş yanar, yanar, yanar. külleri toz olur. rüzgar diner, fırtına susar, dalgalar durulur. gözünün feri sönen, alevken toz olan vatandaş sessizlikte etrafına bir bakar yıllar akıp gitmiştir. aşk tehlikelidir. uzak durulması gerekir. gerçektir, gerçek olduğu için yakıcıdır. gelen her şey gibi o da geçer, alev söner, geride hasarı kalır. yani aşk öyle hollywood filmlerindeki gibi bir anda çıkagelip dünyanızı değiştirip beyaz atlı prensinizle/hayatınızın kadınıyla sonsuza dek mutlu yaşamanıza falan neden olmaz, gelir; yıkar geçer. ardında tozunu bırakır. aşka inancını kaybeden insan dersini almıştır. ceviz kabuğu teoreminin insanıdır. kabuğu serttir, etrafı tarafından kalpsiz, acımasız olarak değerlendirilir. ancak kabuğun altında yine yeniden zarar görmesinden korktuğu yumuşak bir şeyler vardır. boş sözlere, sahte vaatlere, gerçekleştirilemeyecek hayallere karnı toktur. duvarları vardır, kendini korumak için. güvensizdir, kendini korumak için. güvenemediği için hayatına kimseyi alamaz. güvenemediği için ilişkilerini idame ettiremez. ha bir gün duvarlarını ısrarlarla yeniden indirecek ve içerdeki zararı/ziyanı birinin görmesine izin verecek olur; düzeltecek, söylediği gibi yaraları saracak zanneder. ama o da geldiği gibi kalan tozu da dumana katıp gider. aşk inanılacak bir şey değil, uzak durulacak bir şeydir.