mehmet akif ersoy

entry614 galeri
    259.
  1. Küskün ve gönlü kırık olan şair Mehmet Akif, Mısırdaki gönüllü sürgününden istanbula yeni dönmüştür..

    Beyoğlundaki Mısır Apartmanının üçüncü katındaki dairesinde ömrünün son üç ayını geçirir..

    Hastadır, zayıftır, çökmüştür..

    Eskilerin Enfâs-ı madûde-i hayat (Sayılı nefeslere bağlı hayat) dedikleri yolun sonundadır.. Beklediği şey nihayet başına gelir, şair gözlerini ebediyen yumar..

    O saatlerde yağan kısa bir kar istanbulu bembeyaz yapar.. Sonra hava açılır, ay doğar.. Ay ışığı o incecik kar örtüsünü pırıltılara boğar..

    istanbulun şimdi el birliği ile yok etmeye çalıştıkları, üç beş rantçıya hediye etmeye çalıştıkları o eşsiz silüeti belki yüz yılda, iki yüz yılda bir denk gelinen güzellik içindedir..

    Şairin vefatından haberi olan Rauf Kıpçak, o görüntüden etkilenerek aşağıdaki dörtlüğü yazar..

    Gurubunda yağan kar üstüne aks-ı kamer sanma.. /

    (Aks-ı kamer: Ayın şavkı..)

    Seni takdis için ervah-ı şehidan-ı vatan geldi.. /

    (Ervah-ı şehidan-ı vatan: Vatan şehitlerinin ruhları)

    O şeb sanma tesadüftür, nüzûlü berfin ey Akif.. /

    (O gece inen kar sanma ki tesadüftür ey Akif)

    Seni tekfin için semt-i muallâdan kefen geldi../

    (Seni kefenlemek için gökyüzünden kefen bezi geldi..)

    not: bu şiiri ilk kez Selahattin Duman köşesinden yayınlamıştır.
    0 ...