mahmurlaşmış gözlerinle otobüsün bir anda açılan ışıklarına bakmaya başlarken aklına gelen 'neredeyim ben, hangi tesis burası?' sorusu, bir suç işleyip aynı otobüsün ayrı koltuklarında müebbet yolculuk yapma cezası yemiş olduğunu düşündüğüm, sıkılgan insanların hareketlenmesi ile aklından çıkar, insanlar otobüsten inmeye başlar...
'acaba bende insem mi?' sorusu insanı ikiye böler bu anda, bir yanın 'in hava al, kendine gelirsin hem şu sağ öndeki(güzel kızlar hep sağ ön koltuklarda oturur)güzel kızı kesersin' derken diğer yanında omuzların düşmüştür, tüm vicudunda istanbul trafiğinde iki saat yol almış şöför yorgunluğunu hissedersin, düşüncelerin olurunu tartan terazinde yorgunluk ağır basıp otobüsten çıkmama kararını önüne sunar, keşke birisi şu ışıkları kapatsa da uyusam dersin lakin kapanamaz ışıklar.