ne çok iyi durumda, ne çok kötü durumda yaşamış olan nesildir.
hayatın tam olması gerektiği gibi, dünyanın henüz teknolojik kirlenmeye bulaşmadığı, tv ve bilgisayar başında sabahtan akşama kadar mal gibi oturulup vakit geçirmeyen bir nesil.
toprak asil kokusunu korumaktaydı henüz. bu neslin çocukları artık pek bulunmayan o kutsal toğrağın üzerinde ellerini huzurla gezdirmekte ve çıplak ayaklarıyla şimdinin betonla döşenmiş şehirlerinde huzurla koşuşmaktaydılar.
soğuk havalarda oynanan misketleri yerde yuvarlarken, parmak arkalarının yere yaptığı temas sonucu ve bir de soğuk havanın etkisiyle parmak arkaları çatlayan bir nesil. ve bugün halen parmak arkalarına baktıklarında o çatlaklıkları buruk bir mutlulukla hatırlayan bir nesil.
yapılan mahalle maçlarında kadın erkek tüm mahalle büyüklerini heyecanlandıran bir nesil. mahalle sakinlerini evlerde demledikleri çaylarla saha kenarına kadar getirebilecek kadar güzel bir nesil.
aralarında çıkan küçük kavgaları yine kendi aralarında halleden, bu kavgaları evlere taşımayan ve şimdilerde oldukça çok gördüğümüz mahalle meydan kavgalarına dönüştürmeyen aklı başında nesil.
dikdörtgen bir tahta üzerine ekledikleri çemberleri, demirden mahalle direklerine asıp, basketbol oynamayı becerebilen yaratıcı bir nesil.
ve bu nesli efsane hale getiren daha pek çok şey.
sabahtan akşama kadar tv başında, bilgisayar başında vakit geçiren yeğenimi ve sokağa çıktığımda oynayacak oyun bulamayan ve bulsalar bile oynayacak yerleri olmayan mahalle çocuklarını görünce aklıma geldi, inceden kederlendim onlar adına, inceden gururlandım kendi neslim adına.