gönül isterdi bu yazıyı ingilizce yazayım, ama toplasan 5-6 kişi okuyup anlardı bu yazdıklarımı. iyisi mi ben yine türkçe yazayım.
hazırlığı bitirdim üniversite hayatımda birinci sınıf tabir edilen sınıfa gidecektim çok heyecanlıydım. bölümüme gittim ve bir kalabalık. grubun daılmasını bekledim köşede duvara yaslanıp, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. insanları süzüyor, kızların yürüyüşlerini değiştirmesi, erkeklerin kız tavlamak için elinden geleni yapmaları hepsini o köşeden izliyordum. sonra bir kalabalık önüme doğru geldi. ortalarına bir kızı almışlar herkes konuşmaya çalışıyordu. yuh artık demiştim bu kadarda abazanlık olmaz dedim. grubun arasına girip dağıtayım dedim. sonra baktım ki finlandiyalı bir kız.
öğrenci değişimi için bizim okula gelmişti. ingilizce konusuyor ama hiç bir denyo cevap veremiyordu. tekrar yuh artık dedim. ingilizce sohbet ettik. kafeye götürdüm. bi çay içtik, öğrenci işlerinde işlerini halledip, yurt evraklarınıda tamamladık. bana minnettarlığından bahsetti.
yazımı falza uzun tutmak istemiyorum. zaten okumayı sevmeyen bir toplumuz. benim gibi bilinçli bir üniversite öğrencisi bulmak hakikatten çok zor. ben olmasayım belki daha farklı sonuçlar olacaktı o kız için. belki ellerle adres tarif edecek yanlış yere sokacak, belkide tecavüz edeceklerdi. belki 8 arkadaşını daha çağıracaklardı.
sonuç itibari ile üniversiteye gelip de ingilizce bilmeyen öğrenci olmasın. ingilizce bilmiyorlarsa gitmesinler birinci sınıfa. başlamasınlar hayata....