10 senede bir patlayan, ama bu haliyle de sırf içindeki insanlar sebebiyle sevdiğim güzide memleketim.
Patlama demişken söyleyip kaçmış olmayalım.
1997'de bir Temmuz günü dehşet patlama sesleriyle uyandık. Daha küçücük çocuğum tabi. Kuzenlerle beraberiz. Ne olduğunu bilmiyoruz ama hepimiz zırlamaya başlamak üzereyiz. Şöyle ki patlaması muhtemel 3 fabrika var, şansımıza tüküreyim annem birinde, dayım birinde, eniştem de diğerinde çalışıyor. En küçük benim, kuzenler benden daha fazla bilincinde olayın. Her neyse en sonunda patlamanın fabrikada değil de eniştenin çalıştığı fabrikaya bağlı ama fabrikadan uzak bir depoda olduğunu öğreniyoruz. Ailede rahatlama var. Sonra pimapen kaplı dünyamızın dışında, yapılı olmayan camların inmeye başladığını duyuyoruz. Ailecek toplanıp bütün komşularımızın da bulunduğu mezarlığa patlamanın bittiği güne kadar ayrılmamak üzere yerleşiyoruz. Allah'a şükür bu patlamanın bilançosu hafif: 1 ölü. Allah rahmet eylesin diyorum buradan tekrar.
87'de benim şahit olmadığım bir patlama daha olmuş sadece ismen biliyorum.
2008'de ise 10 senelik sürenin 1 yıl saptığını görüyoruz. Bir yaz tatili günü evde bir anda sarsılma ve duvarlarda dökülme yaşıyoruz. Bir ses dalgası kulağımı vurup geçiyor, garip bir histi bu.
Bunu da kayıpsız atlattığımıza göre 2018'e kadar rahatız sanırım. Havaya uçmak bir Kırıkkaleli için olası ölüm yollarından biridir anlayacağınız.