sıkış pıkış tramvayda yolculuk. herkes bilir, bu gibi durumlarda hertürlü insanla yolculuk yapmak beraberinde çeşitli riskleri de getirir. cepci içinde fortcu içinde bulunmaz nimettir.
çapraz karşımda ayakta çakma sarışın bir bayan var, kolundaki çantasıyla kesif parfüm kokusuyla dikkat çekici. bu nedenle gözüme ilk o takılıyor allah inandırsın başka bir niyetim yok.
arkasında, ilk başta fordcu zannettiğim cepci olduğunu sonradan farkettiğim zayıf kara kuru bir genç insan var. saçları jöleli dik dik, gömleğinin önü allahına kadar açık bocuktan kocaman bir kolye takmış. allahım diyorum içimden o kolyeyi bir insan nasıl takar?
geri kalan tipler normal her daim karşılaştığınız tipler, yaşlı bastonlu amca, hep beraber gezmeye giden başörtülü pardesülü şişman teyzeler, metal müzik dinleyen genç liseli, kitaplarını göğsüne bastırmış kız falan.
ben çakma sarışın kadını keserken (yani kıyafetiyle ilgili bilimsel bazı saptamalar yaparken) arkasındaki kolyeli elemanın niyetinin değdirmek olmadığını kadının çantasına giden elini görür görmez anlıyorum. aman allahım bu ne densizliktir!! hemde bu hatuna bu yapılırmı? diye hiddetleniyorum ve elemanın deri bileklikli kolundan yakalıyorum.
-naapıyon lan sen? heee naaapıyoooon?? (elemana bağırıyorum ama gözüm hatunda belki bi ekmek çıkar be hacu)
+niieeğğğ diyon gardaş sen, naapıyomuşumki ben? diyor eleman bi an gözgöze geliyoruz, gözler falan şiş içersinde.
inceden pişmanlık ve tırsmayla karışık bir haleti ruhiyeye bürünüyorum. ama ölmek var geri vites yok, böyle öğrendik abilerimizden.
kulağına eğiliyorum sessizce,
-bak abisi gördüm az önce bildiğin cüzdanı hacılıyodun. (sesimi yükseltip hatuna bir bakış daha attıktan sonra) ayıp laan!! ayıp vallaa cık cık cık..
aramızda bu gerginlik sürerken beynimin içinde çok hızlı bazı analizler yapıyorum, acaba pıçaa varmıdır, kapışsak ben bunu hertürlü yerim, hatun da taşmış heee falan gibisinden.
ilk hamleyi yaptığım anda başka kimse bizimle ilgilenmezken üç tane genç kulaklarını dikip götüm götüm yanımıza yaklaşıyor. aman allahım hepsinde aynı boncuk kolye var! şimdi yarra yedik diye içimden geçiriyorum. içimden geçen sadece bu değil tabi tırsmanın verdiği o garip duygu ile anında bir karın ağrısı ve afedersiniz şiddetli bir büyük tuvalet ihtiyacı hissediyorum. evet biliyorum kesin kesecekler götümü.
mahallemizin önemli abilerinden gençliğimde öğrendiğim "battı balık yan gider" ve "madem sıçtın sıvayacana aga" tarzı söylemlerin hayata geçirme anının geldiğini hissediyorum.
elemanın koluna girdim ve hatunun yanından ters istikamete doğru insanlara çarpa çarpa ilerledik, arkamızda da çetenin geri kalanı.
gayet içten samimi ve davudi bir ses tonuyla;
-naapıyon hacı sen yaa, amk yarım saattir seni kesiyorum bu kadar acemilik olmaz amk! olm etrafında kaç tane sivil var farkındamısın sen? yok yaa yok! valla bu işi sizin gibi acemiler yüzünden bırakacam otuz tane sabıkam var türlü türlü adam gördüm sizin gibi acemisini görmedim. al çeteni kaybolun burdan hemen ilk durakda inin.
tamammııı?
+taam yaa ineriz, hangisi polis hacı?
-la olm siktirin gidin amk hala sallanıyonuz.
+taamm taam..
-şiişşş gel hele gel, varmı bişeler kafamızı rahatlatalım?
+yok baabi harmanız.
-taaam hadi naşın, allaa emanet.
tekrar hatunun yanına gitmeye niyetlendim ki o da ney? hatun metal dinleyen çocukla muhabbete girmiş bile. bahtımı sikiyim diyorum içimden, nasıl da tuvaletim var.