Az önce Yaprak dökümü dizisinin bir videosuna denk geldim ve dağıldım. meğer özlediğim ne çok şey varmış...
Özlediğim o kadar çok şey var ki dile getiremediğim. Dilediğim gibi konuşabildiğim, kızgınlıklarımı haykırabildiğim hırçın zamanlarımı özledim.
5 küçük kadın hayatımızı kurmaya çalışırken birbirimize sımsıkı kenetlenmiştik. Hepimiz birbirimiz için yaşardık, birbirimizi çoğaltmaya çalışarak. O zamanları özledim. * yıl 2002, yeni evimize olmayan eşyalarımızı yerleştirip temizlerken radyoda çalıp duran hande yener - küs şarkısıyla güle oynaya, huzurla birarada oluşumuzu özledim. *
büyük ablamı özledim. Bursa' da otururken her cumartesi sabahı saat 8'de eniştem işe giderken bize bırakırdı. Bazen Kapımı kilitlerdim uyandırmasın diye. Kaldırana kadar türlü eziyetler ederdi çünkü. yorganı, yastığı çektiği yetmez çarşafı da çekerdi altımdan. O zaman kalkmak zorunda kalırdım. Keşke böyle şeyler yaşanmamış olsaydı aramızda, keşke ta gaziantep' e taşınmamış olsaydı da yine gelip uyandırsaydı sabahın köründe.
küçük ablamı özledim. beni bırakıp eskişehir' e okumaya gittiğinde ondan nefret etmiştim. o yanımdayken hep daha güçlü olduğumu sanırdım çünkü. ama hep kızardım ben ona. o beni sevdikçe ben onu yaralardım neden bilmem. onunla kavga etmeyi özledim. şimdi de veledini özlüyorum o ayrı.
babamla ilgili bir tek şey hatırlıyorum. mutlu geçtiğini zannettiğim pazar kahvaltılarını. küçücük elimden tutup her pazar saat 9'da bahar süthanesi' ne giderdik. çeşit çeşit peynir alırdık. ben çok sevdiğim için petek bal alırdı bana. ben de beni çok seviyor zannederdim öyle zamanlarda. ben onun bir tanecik kızıydım. babamı değil de o masum inancı özledim.
bu kadar derin yaraların açılmadığı zamanlarımı özledim işte. herkes gibi ben de eskiyi özlemişim. belki 5 yıl sonra bugünü özleyeceğim kimbilir...
amma da yazmışım. nasıl olsa okunmayacak ama yazmayı da özlemişim, içimi döktüm iyi geldi.