midnight in paris

entry128 galeri
    33.
  1. allen filmografisinin hafif dönemine geri dönüş ile the purple rose of cairo arasında gidip gelen 2011 tarihli filmi. owen wilson’ ın allen’ ın erken dönem filmlerindeki mimiklerini iyi kopyalamış olsa da fazla argümanı olmayan, daha romantik (dönem olarak da tabi) bir yapıda olarak daha alt, ama scoop civarı düşünüldüğünde daha üst ara bir form olarak görülebilir.

    benim gibi 19. yy ikinci yarısı ile 20. yüzyıl başlarını sanatsal zirve olarak gören biriyseniz bu film illa ki hoşunuza gidecektir. ki gil karakteri de tam olarak böyle biri.

    ---olası spoiler ibaresi---

    filmde göreceğiniz karakterlerden bahsedeyim biraz ki konu açılsın; ernest hemingway, scott fitzgerald, salvador dali, pablo picasso, edgar degas, henri matisse, gertrude stein, luis bunuel… bunların hepsini bir arada görmek elbette mükemmel bir deneyim. ama allen bunu realist bir kurguda eritmek yerine apaçık fantazyaya kaçarak kurguyu groteskleştiriyor. bu da bahsettiğimiz purple rose of cairo eksenine kaymasına yol açıyor. aralarında şahsi olarak en çok bunuel’ i görmek beni sevindirdi. şahsi ilgimden kaynaklı tabi. fakat bu isimlerin yanında louis ferdinand celine, james joyce, charles chaplin, buster keaton, rene magritte, andre gide, jean renoir, david wark griffith gibi dönemin diğer ağır toplarını da görmek ilginç olurdu…

    tabi klasik allen tarzı taşlamalar ve sorgulamaların yanında filmin temel problematiği yaşanılan anın sevilmemesi ve geçmişe duyulan romantik özlemin bir hezeyandan ibaret olup olmadığının sorgusudur. buna net cevap vermese de açıkça bunu hezeyan olarak kabullenme eğiliminde olduğu söylenebilir. bunu marion cotillard’ ın oynadığı karakterde de açıkça belli ediyor. tabi marion cotillard demişken birkaç dakika soluklanmak ve hayata dönmek istiyorum…

    filmde papa’ yı tam beklediğim gibi çizmiş allen. tıpkı bukowski kitaplarında da anlatıldığı gibi şairane ama maskülen gurur ve meydan okumayla doldurulmuş. bilmeyenler için hemingway’ in profesyonel boks yaptığını ve afrika’ ya yaptığı gezilerle, avcılık ve balıkçılığının döneminde ünlü olduğunu ve boğa güreşlerine meraklı olduğunu da belirtelim. açıkçası burada hemingway’ in bazı diyaloglarına afrika’ ya gidip silah kaçakçılığı yapan eşcinsel şair arthur rimbaud’ yu katar diye beklemedim değil. salvador dali karakter analizi de gayet başarılı. deli-dahi çizgide raks eden ama abartıldığı kadar derin fikirli olmayan, iktidarsızlığını kompanze etmek için maço takılan ikon. ama bunuel çiziminin çok başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. bir kısımda en sevdiğim birkaç filmden biri olan el angel exterminador’ un alaya alınması biraz eblehçe geldi. tabi allen, ingmar bergman hastası biri olarak gerçeküstücülüğe pek objektif yaklaşamıyor. bunu da göz önünde bulundurmak gerekir diye düşünüyorum.

    konuyu fazla kritize etmedim farkındayım. ama bu filmde allen’ ın yukarıda söylediğim dışında pek bir fikri yok. sadece panoramik paris görüntüleri eşliğinde fantastik bir yolculuk yapan ana karakter çevresinde romantik dönemi çeviriyor. bunu yaparken de bizim bugün ikonlaştırdığımız sanatsal şahsiyetlerin tıpkı bugünkü gibi basit problemleri olduğunu, bizim birçok anlam yükleyip yücelttiğimiz eserlerin bazen çok daha basit fikirler üzerinde temellendiğini söylüyor. tabi bu kabul edilebilir ve makul bir düşünce. bu anlamda modern entelektüel karakterin fikirlerinin absürdlüğü annie hall’ deki sinema sırası sekansını andırıyor.

    ---olası spoiler ibaresi bitti---

    aslında zirve dönemi dışında aynı temayı evirip çevirip yıllardır bize yedirdiği için allen’ ı tebrik etmek gerekir. zira deha komplike bir şeyi basitçe ifade edebilmek olabilir. ama allen bunu hafif dışa vurarak ilerliyor. asla tekrar stardust memories kıvamında hiçbir şey üzerine mükemmel bir film yapamayacak olması biraz kötü ama kariyerinin sonunda bir yönetmene göre hiç fena değil. en azından kariyerinin sonunda alzheimer olup da hala jübileyi reddeden ve sinema tarihine geçmiş filmlerinden sonra b tipi movie üreten zırtapozlardan olmazsa sevinirim…

    dipnot: luis bunuel’ i gelmiş geçmiş en büyük 5 yönetmen arasında kabul eden biri olarak l’age d’or ve el angel exterminador’ u izlemenizi şiddet ve hiddetle öneriyorum. dediğimi yaparsanız büyük ihtimalle woody allen’ ın çok övülen keskin zekasının bunuel’ i eleştirecek düzeyde olmadığını idrak edebilirsiniz.
    0 ...