içlerinden uzun olanı; "sana zarar vermek istemiyoruz" dedi. söylediklerine göre; paramı ve telefonumu alıp gideceklerdi. lakin izlediğim ve bu duruma örnek olacak filmler aklıma geldikçe, yüzlerini görmüş olmam yüzünden, kurulan bu cümleyi pek önemsememiştim. bir yandan üç kişi ile dövüşebilecek kapasitede olup olmadığımı sorguluyor, bir yandan da, önceki gece yaptığım halı saha maçı yüzünden bedenimi bile taşıyamayacak hale gelmiş bacaklarımın beni ne kadar uzağa götürebileceğini tahmin etmeye çalışıyordum. etrafımı saran bu şehir eşkiyalarının bana ne yapacağından ziyade, bu saatte bu karanlık sokakta ne işim olduğunu düşünmeye başladım.
herşey sigaramın bitmesiyle başlamıştı. mynette okey oynarken eşleşmiş olduğum hatunu etkilemek için türlü şakalar yapıyor, kurduğum her cümleye gülücükle karşılık vermesiyle adeta mest oluyordum. bir keyif sigarası yakayım diye elimi boş pakete attığımda, sadece on metre ilerideki markete gitmek için evden çıkıp gelmemin, koltuk altımdaki elemanı taşlamak adına attığım siyah 7'den sonra el bana dönene kadar geçecek süreyle eşit olduğunu düşünmüştüm. aceleyle cüzdanımı alıp evden çıkmış, gayet makul bir sürede sigarayı temin edip, evimin kapısına varmıştım. fakat tüm uğraşlarıma rağmen anahtarsız açılmayacak olan kapıya küfredip, "masadan atmasalar bari" diyebilmiştim. ev arkadaşım şehir dışında olduğu, pencereler korkulukla kaplı, çatıdan bacadan eve girme ihtimal dışı olduğu için, çilingir bulmalıydım.
neyseki birkaç sokak ötede, tabelasında '23 saat açık çilingir' yazılı dükkanı görmüş, neden 23?, geriye kalan 1 saatte ne yapıyorlar ki?, bu işin raconu bu mu? gibi düşünceler içerisinde kapıdan içeri dalmıştım. adresimi tarif edip ,ücreti sormuştum. gerçi saatler gece yarısını biraz geçmiş olduğu halde takım elbiseyle oturan bu adamın ağzından çıkacak rakamın artık önemi yoktu. neyse ki ücret gayet makuldu, lakin cüzdanımı açtığımda son paramı sigaraya verdiğimi fark etmiştim. para çekip geleceğimi söyleyip, tekrar yola koyulmuştum.
hizmetinden yararlandığım banka şehrin birkaç kritik noktasına konuşlanmakla yetinmişti. çaresiz en yakın şubeye doğru hızlı adımlarla ilerlemiş, yoldan geçen birkaç taksi harici, hayat emaresine rastlamamıştım. 20 dk lık bir yürüyüşün ardından, bu lanet bankanın değiştirilmesi işlemini ertesi gün yapılacaklar listesine ilk sıradan sokmuştum. biraz daha ilerledikten sonra bankamatiğinin zayıf ışıklarını gördüğümde, içimden, "ister misin atmde para olmasın" diyerek, kendimi en kötü senaryoya hazırlıyordum. aklıma gelen başıma gelmemiş, çilingirin istediği paradan biraz fazlasını çekip, rahatlamanın verdiği haz ile bir sigara yakmıştım.
izlendiğimi nereden bilecektim. okey masasından atıldığımı biliyor, artık çok acele etmiyordum. birkaç sokak ilerlemiştim ki, sarhoş oldukları her hallerinden belli olan üç kişi tarafından taciz edilmiş, yolum kesilmişti. "şş sana diyoruz lan!" diye bağıran sakallı adamın kafama fırlattığı boş bira kutusuyla kendime geldim. çabuk karar vermeliydim çünkü durum kontrolden çıkmak üzereydi. insanlıktan çıkmış yan kesiciler üzerime doğru geliyordu ki yüksek sesle; "okuyom ben yeaaaa" diye bağırdım. adamlar ambale olmuş, birbirlerine bakıyordu. fırsat bu fırsat deyip koşmaya başladım. 20 dkda geldiğim yolu 5 dakikada geri dönmüş, kilidi açtırıp bilgisayarın başına oturmuştum. masa masa dolaşıp, sevimligirl34'ü aramaya koyulmuştum...