ama en iğrenci belki de hiç kimsenin başına gelmemiştir böyle bir olay. konusunu görmüşken paylaşayım. şimdi anlatacağım hikayedeki olay ve kişiler sizin benim kadar gerçektir.
üniversitenin son 2 haftası ve herkes evi, çevresindekileri sallamış sınavları vermenin okulu bitirmenin verdiği huzurla hareket ediyor. tabi ki evde olan bulaşık sorunu daha da büyüyor bu 2 hafta içinde. ipin kopmasına sebep olan ''bulaşık felan yıkamıyorum ulan'' lafını kullanmamın ardından evde biriken tabak, çanağın haddi hesabı yoktur. buraya kadar normal öğrenci evi halleri dediğinizi duyar gibi oluyorum. her neyse cuma günü geldi. herkes hafta sonu memleketine kaçtı. okuğumuz şehre, memleketlerimiz yakın olduğundan hafta sonları kaçamak yapıyorduk arada. benim zeki arkadaşım onur, evde olmayacağımız 3 gün içinde ev havalansın diye camı açıp gidiyor. 3 günün sonunda eve geldiğimizde, içeri girip bakıyoruz. mutfak hariç diger odalar gayet havalı. fakat mutfakda camın açık olmasına rağmen inanılmaz derecede ağır bir koku hakim. az biraz ocağa yaklaşıp tencerenin içine baktığımızda acı tablo ile karşılaşıyoruz. yarasa tencerenin içindeki yemeği yemeye çalışmış kapak üstüne kapanmış yarım olarak çıkamamış ve ölmüş. yani ben öyle sanıyorum. belki de yemeği yer yemez öldü. yemek nereden baksanız 6-7 günlüktü. her neyse ''allahım bu nasıl bir kokudur, bu nasıl bir şanstır'' diyordum içimden. evimizde bir ölü yarasamız eksikti o da olmuştu artık. öğrenci evimiz, hakiki öğrenci eviydi yani.