+ ama bu kişiden kişiye ve inançtan inanca ve hatta inanış şekline göre dahi değişkenlik gösterecek bir durum. mesela bahsettiğimiz inanç ortaçağ avrupası'ndaki hristiyanlık ve/veya 21. yy türkiye'sindeki gibi bir müslümanlık ise haklılık payın olabilir.
ve fakat öyle olsa dahi ben bir güzellik hediye edildiğinde teşekkür etmeyi fena halde alışkanlık edinmiş bir serseriyim. beni, diğer serserilerden farklı kılan bir şey belki bu. belki de eskilere dayanan ve kazanılmış bir alışkanlık. ama bunun değişmediği kesin.
yaşamayı seviyor musun?
- evet, sanırım.
+ o halde birisi sana yaşamak güzelliğini armağan etti diyebiliriz pekala.
- babamı seviyorum.
+ peki ya anneni?
- onu da severim.
+ peki ya büyükbabanı, babanneni ve evet diyeceksen dedeni, anneanneni ve onların ebeveynlerini de sevmelisin. çünkü bu zincirleme bir süreci işaret eder.
- evet...
+ peki tanımadığın ve belki de adını dahi bilmediğin, ömr-ü hayatında hiç görmediğin birini sevmen ve onun varlığına inanman mümkün mü?
- bu örnekte sanırım ki evet.
+ işte bu yüzden ben de belki de hiç kimsenin çıplak gözle görmediği ve neye benzediğini bilmediğine inanıyorum, güneşin doğmasını ve mevsimlerin birbirleri peşinden dönmelerini görmemde etkisi olduğunu düşünerek onu seviyorum bile. buna ihtiyacım da var açıkçası. güneş doğduğu için güneşe teşekkür etmek çok bir şey ifade etmiyor, ihtiyacımı karşılamıyor. bu, önüne yemek geldiğinde patateslere teşekkür etmeye benziyor.