Hızlanan ve yaygınlaşan bir şeffaflaşma nedeniyle, kendi kendine övünüp durmanın gitgide komikleşmeye başladığı ülkemizde; nasıl bir çalkantıya doğru kayıldığı, gün günden daha çok çuvaldızlaşarak batıyor gözlere.
Bu arada "onlar-biz" ayrımı da; baş edilmez bir urgan halinde ellere ayaklara dolaşmada.
***
Son yüzyıl içinde "vatana ihanet" suçlamalarıyla, bol bol kullanılan idam sehpalarına, yine şandellemesine imalar gönderiliyor:
- Bazı kendini bilmezler, akıllarını başlarına toplasınlar, yoksa fena olur ha!
***
Gerek Kuzey Irak'ta, gerek Ege'de sıcak bir savaşa girmek için durmadan tepinenlerin hamasetçiliği de, buram buram tüte dursun...
21. yüzyılın bir göstergesi de; sinema dilinin kullanımındaki deha füzelenmeleri.
O dil nerelerde nasıl kullanılıyor sorusunun yanıtı, maalesef bayrakların direklerini yükselterek yanıtlanamıyor.
***
Tim Burton'un, her biri ayrı bir karakteri simgeleyen özel kuklalarla örgülediği "Ceset Gelin" filmi; bizim "Çankaya'ya kim çıkmalı?" tartışmalarının, kutuplaşmaları da keskinleştiren politik kezzaplarından o kadar uzak ki...
Özel kuklalarla sergilenen 17. yüzyıl ingilteresi...
Balıkçı esnafından bir aile zenginleştikçe zenginleşmiş; şato sahibi aristokrat bir aile de, yoksullaştıkça yoksullaşmış.
Aristokrat aile için tek kurtuluş; kızlarını, balıkçılıkla zenginleşmiş ailenin oğluyla evlendirmek...
Aristokrat aileyi simgeleyen garip kuklalarla, sonradan zenginleşmiş aileyi simgeleyen acayip kuklalar...
***
Kilisedeki düğün provaları ve siyah giysili, uzun boylu, uzun mu uzun burunlu kukla bir rahip...
Elini ayağını doğru dürüst kullanamayan acemi damat ve patlak gözleriyle romantik bakışlı gelin...
***
Sonra da damadın, canlılar dünyasından, ölüler dünyasına sinematografik bir biçimde kayıvermesi...
Ölüler dünyasının, yine çeşit çeşit karakterleri simgeleyen iskeletleri...
Bu arada bir de sevimli bir köpek iskeleti...
Damadın genç bir kız iskeletiyle olan yakınlaşması ve ölüler dünyasında da, mezarlık kurtlarının dedikoduları arasında bir düğün gösterisi ve damadın biten acemiliği...
***
Derken ölüler dünyasının geliniyle, canlılar dünyasındaki gelinin karşılaşması...
Damadın elini tutan gelinin, öteki gelini göstererek sorması:
- Bu da kim?
Damadın, canlılar dünyasından ölüler dünyasına kaydığı sırada; yoksul aristokratlar âleminde sürdürülen birtakım ayak oyunları...
***
Her sanat dalı, kendisinden başka bir dalda gerçekleştirilemeyecek özel bir anlatım diline sahipse sanat sayılır.
Örneğin müzik dili; ne edebiyatta, ne heykelde, ne resimde bulunan ayrı bir dildir.
Mimarinin dili de, müzikte yoktur.
Sinemanın dili ise, ancak Walt Disney'in "çizgi film"i yaratmasıyla kendine özgü bir dil oldu.
Ve bu sinema dilini, Tim Burton'un kullanış boyutları muhteşem mi, muhteşem.
***
izin verirseniz azıcık da, yüz yıldır tekrarlanıp duran kutsal ezberlerimizin sınırları dışına çıkalım ve 21. yüzyılın terazisine şu soruyu oturtalım:
- Çankaya'nın yeni kiracısı olmak mı, yoksa Tim Burton olmak mı?
***
Vaktiyle Hollywood'dan çıkma Ronald Reagan, ABD Başkanı olduğu zaman da şöyle bir soru sormuştuk:
- Orson Welles, -sanatsal düzeyi de dahil- Ronald Reagan'la yer değiştirmek ister miydi?
***
Bir yanda politikacılar; bir yanda da sanatçılarla bilimciler...
Neden Türkiye'de bir makam sahibi olmak; evrensel kalitede bir değer sahibi olmaya ağır basıyor?
Ve neden birinciler, ikinci alana dönük çabaları küçük görmeye teşne durarak, dağa taşa:
- Önce vatan, diye yazma gereğini duyuyor?
Uzay çağı ile bütünleşebilecek bir tutum mudur bu?
***
"Onlar-biz" ayrımının çıkmazı da buradadır; vatansever geçinenlerin, Türkiye'nin "yaşam kalitesi"nden hiç söz edememesinin açmazı da...