üstü beyaz örtü örtülü e$yalar gördüm
son piyesimde oynayan kadının göğsünde,
öyle alımlıydı ki bakı$larındaki $ahin
bir an yüzümü alsam çevirsem yüzünden
içimdeki filinta rüzgar, o masum hain,
dudaklarındaki mumları bir bir söndürürdü
hiç ku$kusuz buna inandım;
yava$ça kalkıp oturduğum dağdan
hoyrat yaradılı$lı adamların dövdüğü
güzel asuların yanından geçerek
ruhumda cemaatsiz kalkan bir cenazenin
ikindi ezanı
ruhumda daha ruh bile olamamı$ bir tela$
ve nisan gülümsemeli bir ürpertiyle
elleriyle, bir tek elleriyle bana uzattığı
balkonlardan
o hep üstünkörü anılıp unutulmu$ balkonlardan
bir kentin en hırçın su kenarlarına indim.
bir söz söylesem, söyleyebilsem, cesaret etsem
yaz sonsuza kadar geri çekilirdi
yaz sonsuza kadar geri çekilirdi ve
yazın bıraktığı bo$luğu hiçbir mevsim dolduramazdı
yaza ait ne varsa
yazı yaz yapan kim varsa, ne varsa
apaçık ortada kalırdı
hiç ku$kusuz buna inandım;
hırpalanmı$lığımı anlatmak istedim ona
e$kıyaların talan ettiği büyüyü
benden çıkartılıp ba$kasına ta$ınan uykuyu
uykuların oğlu rüyayı, rüyalarımı, oğullarımı
beni
beni seslendiren hisleri
beni çizen, rengimi tayin eden ressamları
ve beni kaldırım yapan mimarları anlatmak
ona yalnızca bir$eyler anlatıyor olmayı istedim;
oysa o
yorgun ve ormansızdı! oysa onun
bineceği ve uzakla$acağı atlar hazırdı;
doğaya takılmı$ bir nazar boncuğuydu bedeni
kıvrak
ye$il
faziletli
hala yanmakta olan, hiç sönmeyecek bir cadı;
suya eğilmi$ örümcekti gözleri;
seven insanın gözleri geçit vermezdi;
seven insanın gözler, vakte pusu kurardı;
bir çiçek koparttım avcumdan
yakla$tım
yakla$tım
çiçek beni ona verdi buna ku$kusuz inandım
ve dedim ki, ve diyebildim ki ona:
- ben ölüyorum sevgilim
sen bir el daha oyna!
böyle gülebileceği aklımın ucundan bile geçmezdi
aklımın ucunda çocukluğum duruyordu
hafifçe dokunsam çocukluğuma
aklımın ucundan a$ağı dü$ecekti
tutamayacaktım, hakikaten dü$ecekti
o orada
tuhaf, büyük kahkahalar atarken
annem sıkı sıkıya kavradı babam kesti bileklerimi
seven insanın gözleri geçit vermezdi;
seven insanın gözleri vakte pusu kurardı;
kan olmu$ akıyordum
tüm varlığım kana dönü$mü$tü akıyordum
ben $imdi kim bilir nerelerden nerelere akıyordum
kurumayacaktım
kurusam leke olacak hiç çıkmayacaktım
onun alnına sürülmü$ kurban kanı olacaktım
parmaklarına kanım kına diye yakılacaktı
bunu istiyordum artık, buna ku$kusuz inandım
patlattığım tokatla savrulup yığılırken yere
çekip aldım göğsündeki e$yaların beyaz örtüsünü
kendi gözlerimle gördüm kendi gözlerimle bunlarla
kadının göğsünde yatan di$i yılanın ölüsünü
yılanla boğdum o kadını sonra
yılanla asıp
yılanla sarkıttım le$ini balkonlardan
o hep üstünkörü anılıp unutulmu$ balkonlardan
haykırdım!
haykırdım!
haykırdım!
çağrılı olmayan hiç kimse
gelmesin artık açılı$ıma!
gelmesin bir an olsun bile!