alışveriş yapmak üzere gidilen büyük bir marketin oyuncak bölümünde kalmak isteyen oğlunu, alışverişini tamamlayıp dönene kadar orada kalması, bir yere ayrılmaması için uyardıktan sonra alışverişi tamamlayıp oğlunu ve istediği küçük bir oyuncağı alıp bir paketleme işi için müşteri hizmetlerinin önüne gittiğinde yaşlıca bir kadın görürsün.
kadın oğlun ile aynı yaşlarda olan bir oğlan çocuğunu aramaktadır. sizi görünce -hah işte bu oğlanla birlikte oyuncaklara bakıyorda sonra elimden kaçtı gitti diye söylenip oğlanın adının anos edilmesini istiyordur. kadın telaşlı ve sinirlidir. endişelenir kadın ile birlekte sağa sola bakınmaya başlarsın. çocuk kadının torunu olacak yaştadır ve etrafta bir anne veya baba yoktur. kadının siniri telaşının üzerindedir adeta sürekli bir yakınma hali ile - ah ah beni mahvetti bu velet, elinden çektiklerim, bir bulsam biliyorum yapacağımı..biçiminde söylenmektedir.
o sırada uzakta çocuğu görürsün, kadının ilk lafı - gel buraya, ben biliyorum sana yapacağımı olur.
kadına eğilip, - lütfen, o bir çocuk, endişelenmekte haklısınız ama eminim çocukta çok korkmuştur. sakın çocuğa vurmayın. dersin
kadın tamam tamam gibisinden başını sallarsa da çocukla ilk temasları kadının eli ile çocuğun kulağı arasında olur. öyle böyle değil asılırcasına çekmektedir çocuğun kulağını..
dayanamaz kadına sokulur,- yapmayın, bakın çocuk nasıl etrafına bakıyor, kırmayın bu kalabalığın içinde gururunu.. dersiniz. çocuğun dayaktan kurtulamayacağı kadının her halinden bellidir, ama bari kişiliği fazla ezilmesin istersiniz.
kadın bir an elini çekse de, siz bir adım attığınız gibi çocuğu tokatlamaya başlar, bir yandan kendisini kınayarak bakan insanlara karşı haklı çıkabilmek için, - ben neler çekiyorum bundan, ne anası var, ne babası. attılar başıma,, diye söylenmektedir.
bir an elinden tuttuğunuz oğlunuza ve elindeki oyuncağa, bir an herkesin içinde dayak yemenin utancıyla minicik kalmış o oğlan çocuğuna bakarsınız..
kendinizden utanırsınız, o çocuğa koruyabilme sahip çıkabilme şansınız olmadığına utanırsınız, oğlunuzun elindeki oyuncağı çocuğa vermek istersiniz ama çocuğun utancını artırmaktan korkarsınız..
omuzlar düşük, mutsuz biçimde marketten çıkar, ağlayarak sürüklenerek götürülen çocuğun arkasından bakıp kalırsınız..