yaşları nedeniyle hatırlamayanlar olabilir ama hatırlatmayı borç bilirim ki; bu ülkede böyle açıklama yapan ilk bakan değildir kendisi efendim. yıllar önce çernobil nükleer santralinde patlama olduğunda ve radyasyon, etimize, ekmeğimize, toprağımıza ve tüm bitkilere yağarken cahit aral adındaki pek kıymetli bakanımız kameralar karşısında çay olduğunu iddia ettiği bir sıvı içmişti.
ben çocuktum bu mevzular cereyan ederken ve ama hatırladığım önemli bir ayrıntı var. biz çernobilden önce çay içmezdik kahvaltıda. belki pahalıydı bizim için bilemiyorum, yoğurt, ekmek, peynir, domates işte sana kahvaltı ama çernobilden sonra çay içer olduk. yıllar sonra o sorumluluğu kimse almadı üstüne, kanser oldu insanlarımız yok yere, üretilen çaylar elde kalacak, zarar edilecek diye o çaylar içirildi hepimize. kapitalizm işte yine sadece parayı öncelledi.
şimdi van'da oluyor aynı şey. devlet daha az para harcasın diye insanlara hasarlı evlerinize gidin bir daha deprem olmayacak diyorlar. hoca efendi yukarı ile anlaşmış efenim 5 vakte kadar bir daha sallanmayacağız.
barınma temel bir insan hakkıdır ve gereği yerine getirilmelidir.
paranın ne boktan bir öncel olduğunu adapazarı depreminde de gördük. enkazlardan insanların çığlıkları yükselirken iş makineleri enkazları sayı ya da sıraya göre değil para verilen ve verilmeyen enkaz olarak ayırıp belki yüzlerce insanı göz göre göre ölüme terk etmedi mi?
bu düzene ve kendini düzdürmekten zevk alıp, isyan etmeyene...