''Ey ölü, az daha yaşatmak isterdim seni habersiz bırakıp gittiğin evde..
Giysen hazır duran terliklerini, odalarda dolaşsan, öksürsen..
Toplasan bu yaz da bahçende yemişleri, az daha ömür sürsen.
Gözlerimin önünde hep boyun posun, nasıl girerdin şu kapıdan, memnun..
Şu iskemleye otururdun..
Avuçlarımda ılık el sıkışın.. bana bakışın...
Nasıl uzatırdın bana şu sürahiyi.. seyrederdik uçan bulutları, geçen gemileri..
Nasıl son defa konuştun, son defa güldün..
Nasıl öldün..
Nasıl öldü..
Yarabbim, nasıl öleceğiz..
Hangi sonsuz geceler, iklimler geçeceğiz..
Bundan sonra da bir gün aynı sofrada oturacak mıyız bir daha..'' *