-3 gündür bu paket bitsin bir daha sigara almayacağım, bırakıyorum sigarayı diyip ertesi gün bir paket daha alıyorum. paketi açıp içinden ilk sigarayı aldığımda neyse bu paket kenarda durur, canım çok istediğinde bir tane içerim, belki de hiç içmem diyorum ama akşamına o paket de bitiyor.
-geçen sene 4 kişi evde kalıyorduk ve iki tanesi mezun oluyordu ve biz iki kişi yeni bir eve taşınmayı düşünüyorduk. yanımıza 3. bir kişi daha bulup üzerimizdeki maddi yükü hafifletmek istiyorduk. eve çıkacağım arkadaşım malum sözlük yazarı ve oradan birisini buluyor 3. kişi olarak. bu kişi bizim okuduğumuz şehirin bir ilçesindeki şantiyede product managerlik yapan 33 yaşındaki bir abi. neyse gidiyoruz konuşuyoruz, adam aynı bizim kafadan. aramızda 10 yaş olmasına rağmen aynı bizim gibi. her şey iyi güzel ama tek bir sıkıntısı var abinin; ocak ayı gibi şantiyenin işi bitip, bulunduğumuz şehirden ayrılması. neyse diyoruz zaten sen olmasan biz 2 kişi tutucaktık evi 3-5 ay da üç kişi kalırız dedik. yeni eve çıktık ettik neyse abi on numara bir insan. abinin iş planlandığı tarihten erken bitiyor ve abi bugün gitti. evde iki kişi malo gibi kaldık. ulan bu ev bu kadar sessiz miydi ya? resmen tavadaki sucuksuz yumurtalar gibi kalakaldık.
-abi giderken halısına ve iki adet parfümüne çöktüm. çok mu aç gözlüyüm yoksa? yok be parfümleri toplasan 20 lira eder ama gidip alması çok zor geliyor açıkcası.
-son 2 haftadır çok ciddi antep fıstığı krizindeyim. tadım'ın 4 liralık paket antep fıstıklarından günde en azından 2 tane yiyorum. o değil de hayvan gibi para vermişim fıstığa.
-biyoloji bölümünde okumaktayım. bölümümü ve ileride muhtemel yapma olasılığım olan meslekleri hiç sevmiyorum. galiba bu yüzden 5. yılımdayım.
-55 liram olsaydı kızılayın şu gıda paketi zımbırtısından almayı planlıyordum ama bir haftalığına 30 liram kaldı. şimdilik ev arkadaşımla evimizdeki fazla battaniyeyi göndermeyi planlıyoruz. eğer geç olmazsa ayın birinde bir tane gıda paketinden almayı düşünüyorum. kürtmüş, bilmemneymiş geçiniz efendim, onlar da insan.
-bu aralar iron maiden'ın the educated fool adlı parçasına takmış durumdayım. gerçekten de educated fool'um. biraz insan olabilseydim hala yanıp tutuştuğum kız benimle birlikte olabilirdi. biliyorum zamanında kendisi de bana karşı boş değildi.
-bu kız ile her yıl kafadan bir kere aynı ortamda bulunuyoruz ve her seferinde gözlerine bakamıyor, onunla fazladan konuşamıyorum. bazen de onu görünce kuğl triplerine giriyorum ki hayatımda yapmadığım şey. tabi normal olarak hıyar hıyar laflar ediyorum. her seferinde eve dönerken kendime kızıyorum sen böyle bir insan mısın diyorum kendi kendime. gene kendini rezil ettin insanlara diyorum.
-eskiden çok bunaldığımda, her şey üzerime geldiğinde, her yaptığım şeyde başarısız olduğumda intihar etsem diyordum ama her seferinde canım annemin ne hale geleceğini düşünüp vaz geçiyordum. zaten intihar etmek zayıflık göstergesi gibi geliyor bana.
-her insan gibi kendimde büyük potansiyel görüyorum ama çok zayıf bir insanım.
-eskiden ciddi ciddi resim yapabiliyordum(adam gibi resimler) anadolu lisesi zamanında annem güzel sanatlar lisesi mi ne ona gitmem için çok baskı yapmıştı, üniversite sınavından sonra da annem zorladı ve bir tanıdığımızın galerisine gidip çizimlere katılmıştım. galeri sahibi adam baya baya beğenmişti yaptığım tabloyu ama yetenek sınavlarına kadar çok ama çok ağır bir program koyunca önüme korkup vaz geçmiştim. keşke dişimi sıksaymışım, belki de istediğim grafik tasarım tadındaki herhangi bir bölüm öğrencisi olabilirdim.
-küçükken yüzme takımındaydım ama antrenörümüzün aşırı despotluğu yüzünden korkup bırakmıştım. şimdi görüyorumda aynı yerden çıkan, benden 5 yaş küçük yüzücüler çoktaan deli gibi madalyalar kazandı ve milli yüzücüler oldu.
üniversite sınavlarına ilk girdiğimde aldığım puan ile şu anda okumakta olduğum biyoloji bölümüne rahat bir şekilde girebiliyordum ama biyoloji okumak istemediğim için bir yıl daha denemek istedim. o sıralar etrafımdaki herkes bana ziraat mühendisliği yazmamı söylemişti ancak ziraat mühendisliği ne yaa gibisinden olan gerzekçe düşünce bende de vardı ve şu anda hala pişmanım böyle düşündüğüme. bu sayede hem yaşadığım şehirden ayrılmamış olurdum, hem de aramızda git-gelli hisler olan kız ile ciddi bir ilişkim olabilirdi. tabi ertesi yıl puanımı arttırmama rağmen herkes puanını arttırınca bir önceki yıl puanımın yetip benim yazmadığım şehir dışındaki biyoloji bölümünü yazdım mecburiyetten ve hala okumaktayım. gene söylüyorum; bölümümden nefret ediyorum.
-kim ne derse desin biyoloji bölümünde ezberin büyük yeri vardır ve bende ezber yeteneği olmadığı için milletin 3 günde çalışabildiği sınavlara ben bir haftada hazırlanabiliyorum. bu beni deli ediyor.
-ilk yıllarımda, bölümde en ağır çalışma temposuna sahip olan, en disiplinli, derslerde dikkatle dinleyen kişiler arasında olan ben hayvan gibi çalışıp 60 olan geçme notunun 3-5 puan altında alıp kalırken millet hiç çalışmadan kalınca feci ayar oluyordum. ulan o da kalıyor, ben de. o çalışmıyor, geziyor, gırgır, muhabbet yapıyor; ben it gibi çalışıp zamanımı harcayıp kalıyorum. sokarım böyle adalete diyordum.
-2. sınıfta iken bir hocamızın bir arakdaşımla yaptığı konuşmadan cesaretlenerek sınavda ağır kopya çektim. hem de hoca gözünü bana dikerken fısıldaşma değil de anırmayla. hocamız kopya çektiğim arkadaşımla odasında sohbet ederken beni örnek gösterip düzgün bir öğrenci olduğumu, saygılı olduğumu, derslere hazırlandığımı, dersleri dinlediğimi felan söyleyip boş bir kağıt göstererek; '' şu boş beyaz kağıt sonarist'in olsa kafadan 10 puan veririm.'' demiş. tabi ben de buna güvenmiştim ve kafam rahattı. sınav sonuçları açıklandığında resmen göt olmuştum; dersten 5 puan farkla kalmıştım. hocam ben hesapladım o 55'i ben kendi verdiğim cevaplarla zaten alıyordum, hani ekstra 10 puan?
-2. sınıfın ilk döneminde bir hocamız dönem sonu üniversiteden ayrılacağını, final sorularının aynılarını bütünleme sınavında soracağını söylemişti. benim de o gün iki sınavım olduğu için doğal olarak diğerine çalıştım. hocanın sınavına girdim, soruları aldım çıktım. bütünleme sınavından önce sorulara çalıştım. tabi hocamız kazığın alasını atarak farklı sorular sormuştu.
-son iki söylediğim şey üniversite hayatında yaptığım tek çakallıklardı. 5. yılımdayım hala bir defa kopya çekmeyi başaramadım.
-üniversitede ilk yılımda istemediğim bir bölümde okuyan, istemediği bir yurtta kalan, istemediği bir şehirde yaşayan, istemediği bir şehirde bulunan bir öğrenci idim. sene başında yurda ilk gittiğimde yurttaki diğer arkadaşlarıma her şehir dışında okuyan öğrenci gibi ben de yatay geçiş yapmayı düşünüyorum demiştim. hepsi tabi tabi diyip dalga geçmişlerdi. yıl içerisinde süper lise çıkışlı olmama rağmen am, is, arelı ingilizce dersine bile sıkı çalıştım, benimle dalga geçtiler. ingilizce bilmeme rağmen çalıştım evet. sene içerisinde soru tipleri her yıl aynı olan biyoistatistik sınavına bir saat göz gezdirdim sadece ve ben bunu geçerim dedim ama kaldım. bütünlemede de gene ben bunları biliyorum aslında diyip az çalıştım ama gene kaldım. eğer adam gibi oturup biyoistatistiğe çalışsaydım yatay geçiş yapabiliyordum. tek kalan dersimdi ve ortalamam yatay geçiş için istenen ortalamanın hayli üzerindeydi. tabi bunu gören ve sene başındaki yatay geçiş yapıcam lafımla dalga geçen yurt arkadaşlarım göt gibi ortada kaldı. onlar da biliyordu o derse çalışmadığımı, kendime güvenip bir bok sandığımı, o derse çalışsam yatay geçişi yapabileceğimi. ondan sonraki yıllarda yurda gelen her yeni gelene it gibi ders çalışan kişiler olarak bir beni bir de tıpçı arkadaşımızı örnek gösterdiler. kendimi bir bok sanıp biyoistatistiğe çalışmayıp yatay geçiş yapamam hala içimde ukte. hala kendime küfürler ediyorum.
-anne tarafımın kemiksiz yüzde 95'i yurt dışında bir ülkede yaşıyor ve orada yaşayan dayım çocukluğumdan beri üniversiteden sonra beni evlendirip yanına getirmeyi istiyordu. hatta şakayla karışık gelinimizi buldum diyordu hep. ben de şu yaşıma kadar hep türkiyede kalmak istedim, burada yaşamak, sevdiğim birisiyle evlenmek istedim. ama türkiyedeki açlık, haksızlık, insan olmayan insanlar yüzünden ciddi ciddi evlenip yurtdışına, dayımların yanına gitmeyi düşünüyorum. abi birbirinden nefret eden o kadar çok insan varki güzelim türkiyede. en yakın arkadaşlarım bile artık başka şehirlerde, hatta başka ülkelerde. türkiyede kendimi o kadar yalnız hissediyorumki anlatamam.
-arkadaşlarımın bir kısmı nişanlanmaya başladılar bile. bazıları ise yüksek lisanslarını bitirdi veya bitirecek ama ben ise hala üniversiteden mezun olmaya çalışıyorum. ciddiyim kafası basmayan bir insan değilim, dikkatimi toplayabilsem veya kendimi sıksam dersleri geçiyorum ama dikkat toplama hastalığı mı ne var galiba bende. çok çabuk dikkatim dağılıyor, konsantrem bozuluyor.
-dediğim gibi arkadaşlarımın bir kısmı nişanlanmaya başladılar ama ben hala çook eski bir kıza aşığım ve bu kızdan sonra ciddi bir ilişkim olmadı. fırsatlar geldi önüme ciddi ilişki için ama ben hep ondaki özellikleri karşımdaki kişilerde aradığım için olmadı. ben de istiyordum uzun süredir birlikte olayım birisiyle ve ileride evleneceksem onunla evleneyim ama olmadı. çok şey istiyorum evet, çok seçiciyim ama ben aşık olabileceğim birisini arıyorum bu yüzden seçici olmayı hakkım olarak görüyorum. doğru veya yanlış orasını bilemem tabi. minyon, kasıntı olmayan, kalbi temiz olan, gözlerine bakınca içini görebileceğim, gözleri gülebilen, yüzü gülebilen, kafası çalışan, biraz bilgili, mini mini cici birisi olan, insanlarla nasıl konuşması gerektiğini bilen, beni gerçekten sevebilecek, bana seni seviyorum dediğinde içimden gelerek ben de seni seviyorum diyebileceğim birisi olsun istiyorum. yani yanlış anlaşılmasın ama biraz da eli yüzü düzgün birisi olsun istiyorum. tabiki farkındayım bradd pitt değilim, çok yakışıklı birisi değilim ama şöyle geçmişime baktığımda gerçektende güzel kızlar beni beğendiğine göre demekki az buçuk tipim varmış diyebiliyorum. kendimi asla övmedim bu güne kadar bu konuda ve hatta çevremdeki çoğu kişinin cidden yakışıklısın demelerine rağmen aynaya baktığımda angut suratlı tipsiz birisini görüyorum. tipsiz olduğunu düşünen biriyim. ya hocam eski kız arkadaşıma yüzüklerin efendisi izleyelim mi dediğimde suratıma bön bön baktı ya, o hangi film dedi. yuh be yuh tamam izlememiş olabilirsin ama illaki bir yerden duymuşsundur filmi be yani öyle bilinmeyen bir film değilki. tolkien kitabını yazdığından beri bilinen, duyulan bir filmdir ya. ben böyle birisini istemem arkadaş lütfen. elbette benim de bilmediğim tonla kitap, film vardır. ben de birilerine göre malın tekiyim ama en azından kendi bilgi dağarcığıma göre bir sevgilim olsun demek herkesin olduğu kadar benim de hakkımdır diye düşünmekteyim.
-şu sözlüğe üye olduğumdan beri bir kere bile dişi yazarlara yavşamadım. bu konuda yemin bile ederim. bazı entrylerimden dolayı veya yazdıkları bazı entrylerden dolayı çok dişi yazarla kontak kurdum ama hemen hemen hepsinin dişi olduğunu bilerek bunu yapmadım. dişi olduklarını öğrendiğimde bile en ufak bir yavşamam olmadı kendilerine.
-oha amma şey yazmışım. sizlerden çok özür diliyorum. itiraf edecek bir şey kalmamış gibi gözüksede tonlarca var ama zaten yeterince küfür yedim. başka zamana yazarım artık.