+Ne yiyeceksin toplu igne sana batsin?
-(Menüye bakmadan hızlı cevap) vejeteryan pizza.
+whyyy? (bu kız sürekli whyyy deyip duruyor oto boka whyy)
-müslümanlar domuz eti yemezler.
+whyyy?
-çünkü günah. içki de günah sen içtiğime bakma (bu kısmı içimden söyledim)
+interesting.
+sen soğan seviyor musun? (bu sorunun nedeni vejeteryan pizzanın neredeyse sadece soğandan oluşması)
-evet ben türküm. türkler soğana bayılırlar. sen seviyor musun?
+hayır sevmiyorum. ben domuz etini çok seviyorum. çok güzel bence. denemek ister misin?
-aslında merak etmiyor değilim. (içimden de lan napıyorsun diyorum kendime ama hem merak ediyorum hem de kızın kafasında büyük bir önyargı oluşturmak istemiyorum, gerçi Hindistan'ı bile bilmeyen bir kızın kafasında önyargı oluştursam ne de? kalbi iyi kızcağızın)
velhasıl kelam çok ama çok küçük bir parça yedim. kokmuyordu. normal etten farkı da yoktu gayet iyiydi. kendimi kötü falan da hissetmedim.
sonra bir kaç gün geçti. türk arkadaşlarla gecenin 12'si 1'i gibi dışarı çıktık. Açık olan her yerde yemek bitmiş. Sonunda bir yerde yemek bulduk ama bulduğumuz yemek sandviç. Şimdi 3 çeşit sandviç vardı bir tanesinin üzerinde ne yazıyordu bilmiyorum, diğerinin üzerinde salami 3.sünün üzerinde de bacon yazıyordu. Bacon olanı direk eledim. Yanımdaki arkadaşlardan birine dedim ki şunu mu alsam bunu mu dedim dedi salami olan daha mantıklı duruyor onu al dedi ama ben çok gittim geldim düşündüm yani, dedim alayım hani porc olsa yazar. Neyse aldım yiyorum.
Burada yazar dipnot düşüyor: size tavsiye yurtdışına gidince türk mürk aramayın diliniz yoksa da sıkın götünüzü öğrenin vallah ne gelirse başınıza onlardan geliyor (bu olay için söylemiyorum sadece) uzak durun türklerden yurtdışında. ne demişler gurbette türk türkü .... (anladınız siz)
Yerken diğer arkadaşın teki onun içinde domuz eti var mı dedi? bak şimdi sorulcak soru mu bu? dedim yok herhalde üzerinde salami yazıyordu. sonra araya başka bir arkadaş girdi konuşuyoruz. bu gene döndü şimdi onun içinde domuz eti var mı var mı sen onu söyle dedi? bok var içinde diyecektim de tövbe nimet demedim bir şey. bakayım içindekilere dedim. (bu arada alırken içindekiler kısmına bakamazdım çünkü tezgah arkasındaydı ve içindekiler kısmını okumanız için elinize alıp gözünüzün dibine sokmanız lazım.) bir baktım salamın içinde ½12'lik porc var. Bir kahkaha attım. evet varmış diye ama o kadar açım ki bütün gün bir şey yememişim. bir de bunların beni yemeğe çağırması gerekiyordu, çağırmamışlar ben onları beklemişim gece 1 olmuş artık napayım içinde en az domuz eti olan ürünü bulabilmişim yemek zorundayım.
Bu böyle ben içinde domuz eti varmış deyince rengi ruhu bir attı, bana bir bozuldu. Ben dedim mecburum yemek zorundayım açım ben dedim. Hani vardırya dersiniz yaa şöyle salak salak tripler yapacağına ağzına geleni söylese bundan daha az kırıcı olur diye, işte öyle davrandı. (bkz: sikimden aşağı kasımpaşa)
neyse ama o davranış beni çok rahatsız etmiş olacak, domuz eti yiyemiyorum çok rahatsız oluyorum ve onu yedikten sonraki gün tüm gün başım ağrıdı ve ağzımdaki tadı almak için bir şeyler yiyip durdum. haa yerken tadı nasıldı? gayet güzeldi.