halen alnının çatında nişan gibi taşıdığı iz, traktör römorkunu çocuk parkı bellemiş haşarılığının hediyesiydi. römorktan düşüp de, alnını yaran haymat, hastahaneye götürülür. dikişti, iğneydi falan feşmekan, işte çıkartılıp eve getirilir..
bir müddet sonra haymat, ağzından köpükler çıkartarak ve bedeni kaskatı kesilerek, havale nöbetleri geçirir. havalenin belirtilerine aşina olmayan ebeveynler, hareketsiz bir şekilde yatan dört yaşındaki çocuğun üstüne beyaz bir örtü çekerler. haymat, bu haliyle sabaha kadar orda kalır. sabah vakti, belli belirsiz bir şekilde kımıldayan haşarı çocuğu gören aile, haymatı kucaklayıp, hastahanenin yolunu tutar. haymat'a havale teşhisi konulur. iğne yapılması gerekiyordur. ve tabi ki haymatı bekleyen bir sürpriz daha vardır. çömez bir hemşire, iğneyi yalnış bir noktaya zerk eder. haymat, yarılan alındı, havale geçiren bedendi derken, şimdi de sakat kalma riski ile yüzyüzedir artık.
küçük kasabamızın ayyaş bir doktoru vardır. rivayet edilir ki, bu ayyaş amcacığımız, babamı karşısına alır ve riskli ilaçlar kullanmak zorunda olduklarını ve her ne pahasına olursa olsun, bu ilaçların temin edilmesi gerektiğini, şayet temin edilmezse, ellerinin babamın yakasında olacağını ifade eder.
ilaçlar tabiki şehir dışından temin edilir... getirtilir.. haymat, aldığı ağır ilaçların etkisi ile, kendinden geçer... sarhoş bir halde ortalıkta dolanır; ama nihayetinde bu badireden kurtulur. bünye düzelir. ve nihayi muayene için doktor amca ziyaret edilir.
yine rivayet edilirki ayyaş amcamız, vücut reflekslerini kontrol etmek için haymat'ın orasını burasını mıncıklamaya, dizlerine, dirseklerine vurmaya, tepkilerini ölçmeye çalışıyormuş. tabi haymat, o kıymetli amcaya ana avrat, baba kardeş düz gitmektedir... bu sunturlu küfürlere şahit olan baba, kızarıp bozarır ve tabiki sinirlenir.
lakin ayyaş dostumuz araya girer.. haymat'a sahip çıkar.. şu cümleyi kullanır: