Klasik bir "Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?" tartışmasının üst çözümlemesidir.
Kişi bilgin olmayı tercih ederek, yaratabileceği farklı bir dünyayı, yaşanabilir ütopyalar ile gerçekleyebilir. Bu durumda gerçek dünya ile bağlantısı bir nevi ruhsal rakım farkına kavuşur. Bu da bir çoğumuzu tatmin eder.
Aynı biçimde bilgiyi tercih etmek ise yaşanılan dünyayı bünyede gerçeklemek. mantık ideaları ile onu kabullenmeye, ileri ve/veya geriye götürmeye çalışmaktır.
Bu durumda bünyedeki bilgiyi çoğaltmaya çalışmak kişiye özgüven katar, dünyasını gerçeklemiş ve tanımıştır. ancak bilgin kişi, varolan ve tekrar gerçeklenmiş dünyayı yaşanabilir bulmadığından ortada bir anlaşmazlık bulunur.
Her çok bilgili, bilgin olamayacağı gibi her cahil de cühela olmayabilir.