insanın hayata karşı derin bir ümitsizliğe sevk eden anlar yaşamasına sebebiyet veren bir olaydır.
ortaokula başladığımın ilk ayıydı yanılmıyorsam.bir sınıfım vardı birde zeynep.okula giderdim zeynep, derse girerdim zeynep, eve giderdim zeynep. platonik ve acınası bir aşk'ın tek kahramanıydım.
boş geçen bir ders ve sınıfın olanca gürültüsüyle içine düştüğü curcuna.öyle bir ses öyle bir karmaşa ki göz gözü görmüyor, insan yanındakini duymuyor.o derece.
etrafıma göz gezdirip kimsenin beni görmeyeceği, kimsenin durumu anlamayacağı kanaatine vardıktan sonra işaret parmağımı burnuma götürüp burnumu "tatatata diye çalışan belediyenin beton delme makinaları gibi" karıştırmaya, yani efendim çocukluğumun olanca masumluğu ve dangalaklığıyla başlıkta tanımlanan şeyi yapmaya başlamıştım.
ben yapıyor olduğum şeyin verdiği hazla işaret parmağımı burnumun içine daldırdıkça coşarken önce iki siyah çift belirdi gözlerimin tam önünde.sonra küçümseyen bir gülüş.ve zeynep'in o güzelim ağzından kulaklarıma sonra da körpe zihnime doğru akan zehirli cümleleri.
- kolay gelsin.ne yapıyorsun?
+ ?!?!?
ne söylenebilir ki?ne denir?beni utancımdan kıpkırmızı eden, bugün bile hatırladığımda "vay anua goyiim ne utanmıştım" deyip iç çektiren bir hadisenin tanım olmuş, başlık olmuş, yazı olmuş sayfalara dökülmüş halidir bu entryler.