ilkokul yıllarım size göre, aslında yaşadığımız türkiyeye göre çok eski. adalet hocam vardı. pek yaramaz talebe değildim. aslında uslu durmak ne demek onu bile bilmiyordum. uslu dur maszn dendiğini hatırlamıyorum. usluyu bilmeyen haylazlığı da bilmezdi elbet. öğretinin diyalektiği. her şeyi zıddıyla bilmek bağlamı.
çocuktuk, çocukluk yapardık bütün çocuklar gibi. masumiyet yılları. saygıda kusur etmezdik. saygısızlık görmemiştik. evde okulda çok neşeli, gırgır değildi belki hayatımız, ama minik şeylerden mutlu olurduk çocuksu. konik çikolatalar vardı, baston saplı. bazı sabahlar yatağın bir köşesinde, unutulmuş güya. koşarak, zıplayarak giderdim okula, hatıralar.
kavga gürültü yok ya, aşka vakit kalırdı çokça. aşk dediğim masum, çocukça.
yakan top oynardık teneffüslerde. kızın biri usulca atardı topu, yakmamacasına, hani devr-i saadette mendil düşürürdü ya kadınlar, kızlar masumca, fettan; tıpkı onun gibi aşık oluverirdim kıza. günler geceler kukumav kuşu.
ta ki, bir başka kız, sırada sana göz ucuyla bakana kadar. hayda yeni bir aşk başlar, yakan top hatıra.
çocuğuz ama büyümeye mahkum. yıllar yılları kovaladı, masumiyet şimdi müzelik.