egitim sistemiyle ilgili yazmış oldugu yazıyla kemalistlere 30 cm bilemedin 40, yer yer 50 cm sokmuş yazardır.
şimdi nasıl agızlarından köpükler saçarak okuyorlardır bu yazıyı paylaşalım milleti deli edelim;
okula giden çocuklara rastladım dün yollarda.
onlar için çok üzüldüm.
zavallı eğitim mahkûmları, hayatlarının en güzel, en eğlenceli olması gereken yıllarını, daha sonra unutacakları bir sürü saçmalığı öğrenmek, ciddi bir beyin yıkamasından geçmek, kişiliklerini, tek tip adam yetiştiren tornaya teslim etmek için harcayacaklar.
gidecekleri okulların birinci amacı, onlara ulu önder atatürkün müthiş bir adam olduğunu, hiç hata yapmadığını ve türkiyeyi sadece atatürkün yaptıklarını tekrar etmenin kurtaracağını ezberletmek, zihinlerine bu yalanı kazımak olacak.
cumhuriyet tarihi boyunca okullar bunu yaptılar.
dün yazıişleri toplantısında tuğba, çocukluğunda en büyük korkusunun allah mı daha büyük, atatürk mü daha büyük sorusuyla karşılaşmak olduğunu, çocukken hangisinin daha büyük olduğuna bir türlü karar veremediğini anlatıyordu.
çocukları bu tür korkulara iten bir eğitimden geçti insanlar bu ülkede, hâlâ da geçiyorlar.
yeni milli eğitim bakanı bazı değişiklikler yapmaya çalışıyor ama dün kürşat buminin yazısında yer verdiği yök kanununun girişi yükseköğrenimin amacını anlatmaya şu maddeyle başlıyor:
1- atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda atatürk milliyetçiliğine bağlı...
gerisini yazmaya bile gerek yok, birinci amacı bu olan bir üniversiteden çıkacak insanların özgür düşünceli bireyler olması mümkün mü sizce?
zaten bizdeki eğitimin amacı, özgür düşünceli birey değil, itaatkâr bir sürüye, öğrendiği ezberleri tekrar eden koyunlar yetiştirmektir.
cumhuriyetin eğitim anlayışı ve amacı da budur.
daha sakatlık adından başlıyor, ne demek milli eğitim?
fiziğin, coğrafyanın, biyolojinin, kimyanın millisi nasıl oluyor?
olmuyor tabii ki ama dert çocuklara fizik öğretmek değil, dert, atatürkün bir diktatör olduğunu saklamak ve bir diktatörlüğü yeryüzünün tek kutsal ve doğru yönetimi olarak çocuklara ezberletmek.
atatürk diktatör olmak zorundaydı, başka türlü cumhuriyeti kuramazdı diyenler olduğunu biliyorum, mecbur muydu değil miydi tartışmasına gerek yok bence ama şu soruya gerek var:
de ki atatürk diktatör olmaya mecburdu, peki biz o diktatörlüğü hâlâ kutsamaya ve en iyi yönetim biçimi olarak çocuklara ezberletmeye mecbur muyuz?
devletinin ve ordusunun her yaptığına boyun eğecek, hiç sorgulamayacak, soru sormayacak, düşünmeyecek, tartışmayacak insanlar yetiştirmek istiyorsak mecburuz tabii.
biliyorsunuz bizim ünlü bir tevhid-i tedrisat kanunumuz var.
eğitim birliği demek.
bu ülkedeki her ırktan, her dinden, her mezhepten çocuğun tek elden ve tek merkezden eğitilmesi anlamına geliyor.
ankarada milli eğitim bakanlığındaki talim ve terbiye kurulu denen yerde sekiz on adam oturur, bu ülkedeki çocukların neler öğrenmesi ve neleri de asla öğrenmemesi gerektiğine karar verirler.
onların karar verdiğinin dışında hiçbir şey öğretilemez çocuklara.
düpedüz faşist ve ırkçı bir anlayışı kazırlar çocukların zihnine.
bir türk cihana bedeldir, ne mutlu türküm diyene, varlığım türk varlığına armağan olsun türünden bir faşizm parfümü ciltlerinin altına enjekte edilir, artık hayat boyu o kokudan kurtulamazsın.
yeryüzünde türkten başka önemli insan olduğuna inanmaz, türk olmayan herkese aşağılayarak, küçümseyerek, kuşkuyla bakarsın.
bir yandan da düvel-i muazzamanın türke düşman olduğunu, hep türklere kötülük yaptığını, türkleri kandırdığını öğrenirsin.
böylece hem en büyük, hem de sürekli kandırılan bir salak olmayı aynı anda benimser, en halisinden bir kişilik çatlamasını daha yedi yaşında yaşarsın.
tarih, diye de baştan aşağı yalan bir hikâye anlatırlar.
hep biz haklıyızdır, hep biz güçlüyüzdür.
bırakın ermeni soykırımı lafını ermeni meselesi diye bir olayı bile duymazsın okulda, sonra büyüyüp de bir yerde türkler ermenileri öldürtmüş sözüyle karşılaşınca da yalan bu diye bağırırsın.
kürt diye kimse yaşamaz bizim ülkemizde bu eğitim anlayışına göre, burada herkes türktür ve herkes varlığını türk varlığına armağan eder.
osmanlının i̇ttihatçılardan önceki padişahları deli, çılgın, manyak, sapık olsalar bile iyidir, i̇ttihatçılardan sonraki padişahlarının hepsi de hain, katil, rezil, budaladır.
bu eğitime göre dindarlar yobazdır, batı kültürünü ve demokrasisini beğenenler züppedir ama batı müziği dinlemeyen ve batılı gibi giyinmeyenler de gericidir, tanzimat bir felakettir...
türkiyede sorunun özü, bizi çocukluğumuzdan itibaren zehirleyen bu eğitim ve bize ezberletilen yalanlardır, bu milli eğitimi gerçek bir eğitime dönüştürmeden de yaratıcı ve özgür bireylere sahip, gerçekten demokratik bir toplum haline gelmek inanın çok zor..