köyde laptop ve ttnet wifi sayesinde 600 dakikalık internet bulduğumuzda mühendislik öğrencisi kuzenim "film izleyelim mi?" dedi. "tamam" dediğimde "ne izleyeleyim?" diye sordu. aklımdan bir sürü film geçti. esaretin bedeli'ne karar verdim. "esaretin bedeli'ni izleyelim." dedim. "o ne?" diye sorunca anlatmaya başladım işte: imdb'de birincidir, oyunculuklar mükemmeldir, senaryo muhteşemdir. filmi açtık, en baştaki sorgu sahnesi var ya, işte daha orada sıkıldı. "sıkıldıysan izlemeyelim" dedim. "ya bu beğenilen filmler, entel filmleri güzel olmuyor." dedi. sonra da "itmen'i izledin mi? hayatımda izlediğim en güzel filmdir." dedi.
ne diyeyim, üniversite öğrencisi olmuş bir gencin -hem de türkiye'de bayağı taşaklı bir bölüm olan mühendislikte- hayatında izlediği en güzel filmin basit bir aksiyon filmi olması.
oğuz atay tutunamayanlar'da bir mühendis eleştirisi yapar. fen bilimleri ile uğraşan insanların sinema, edebiyat, müzik gibi alanlardan uzak kalmasını yerden yere vurur kendi de bir mühendis olan oğuz atay. aklıma direk o geldi işte. "neyse ben yatacağım abi, geç oldu zaten." deyip gittim içeri.
yalnız entry'ye niye bulvar gazetesindeki erotik hikayeler gibi başladım bilmiyorum.