kılık kıyafeti ile bu kadar zaman harcayan, bunun üzerine bu kadar konuşan başka bir millet var mıdır? aslında bu durumun sorumlusu olarak halkı göstermek de tam bir aptallıktır. bu güne kadar hükümet olarak görev yapmış insanların bu duruma bir çare bulamaması, gelecek tepkilerden korkarak ''böyle gelmiş böyle gider'' politikası güdmesi de acizliktir.
dünya üzerinde ki milletlerin bir çoğu, hukuk ve dini yasaklar ve kurallar dahilinde yönetilirler. hukuk ve dini kuralların bulunduğu bu karmaşanın bir düzen oluşturması ayrı bir ironidir. hukuk kuralları sizi diğer insanlara karşı bağlayıcı bir unsur oluştururken, dini kurallar sadece sizin vicdanınızı ilgilendirir.
hukuk kuralları ile din kurallarının paralel gittiği unsurlar olduğu gibi, bazen çakışan noktaları da bulunmaktadır. mesela hırsızlık hukuk açısından suç olduğu gibi, din açısından da haramdır. ama 24 yaşında ki bir bireyin içki içmesine hukuk açısından kimse karışamazken, içki dinimizce haram kılınmıştır.
hukuk kuralları zamana ve insanlara karşı sürekli değişirken, dini kurallar asla değişmez. bu yüzden hukuk kuralları değiştirilirken, insanların hayatlarına müdahale en az seviyede olmalıdır. bir insanın, başka bir insana kılık kıyafet, düşünce gibi nedenlerden dolayı göstereceği taciz, sözlü hakaret ya da fiili müdahale cezalandırılmalıdır. ve bu ceza hiç bir hafifletici sebebe dayandırılmamalıdır.
demek istenilen şu ki; mini etek dekolte giyen bir kadın, dini açıdan günah işliyor olabilir. ama bu günahından dolayı taciz edilen bir kadın suçlu görülmemelidir. tacizi eden kişi suçlanmalı ve suçlanan kişi için mini etek, dekolte gibi saçma sapan hafifleti sebepler sunulmamalıdır. insanların haklarını ve özgürlüklerini koruyan bu hukuku süreç herkes için en iyisi olarak görülmeledir. yani bir yerde mini etekli bir kadının hakları korunurken, başörtüsü nedeni ile okula alınmayan, işe alınmayan kadının da hakları korunmuş olur. denildiği gibi hukuk değişkendir. bugün mini etekli bir kadını taciz eden adama hafifletici sebepler sunulabiliyorken, yarın değişen bir hukuk ile başörtülü kadınlar zor durumda kalabilir.
yaşları 25 üzerinde olan arkadaşlar çok iyi bilirler ki, bu ülkede yakın bir zamanda namaz karanlık, perdeleri sıkı sıkıya kapalı odalarda kılındı. büyük bir çoğunluğu müslüman olan bir ülkede en temel ibadet namazı çok zor icra edildi. oruç tutan bir çok kişi niyetli olduğunu saklama zorunluluğu hissetti. askeri okula girmek isteyen öğrencinin aile fotografı isteniken, annenin baş örtüsüz olması istendi. bunların hepsi insanların özgür iradesini kısıtlayan hukuk dahilinde olan kurallardı.
şimdi aynı şeyi çizginin diğer tarafında yapılmakta, yine özgür irade kısıtlanmakta, insanlar yine bunaltılmaktadır.
yani hukuk kuralları, insanın kendi vicdanını ilgilendiren yasaklardan oluşmamalıdır. özgür irade kısıtlanır ise, ne hukuk kuralları ne de din kuralları tanınır ki bu da çok tehlikelidir.