birilerinin milyonları var ve nüfusun yüzde birinden az olmalarına rağmen, gelirin neredeyse yarısını götürüyorlar.
birilerinin başını sokacak evi, ayağını yerden kesecek arabası, karnını ve sosyal ihtiyaçlarını doyuracak parası ve yastık altında acil durumlar için üç beş kuruşu var. nüfusun yüzde onunu ya oluşturuyorlar ya oluşturmuyolar ve geriye kalan yarının yarısını götürüyorlar.
birilerinin evi var, arabası var ama taksitleri ödeniyor henüz, arta kalanla karnını zar zor doyuruyor, sosyal ihtiyaçları ise hayallerden ibaret. nüfüsün neredeyse yüzde ellisini oluşturuyorlar ve gariye kalan gelirinde yarısını götürüyorlar.
birilerinin ne evi var ne de arabası. borcu var, borcu ve karnını zar zor borçla doyuruyor. nüfüsün yüzde otuzunu oluşturyorlar ve geriye kalanın yarısını götürüyorlar.
birilerinin gerçek manada başını sokacak dört duvarı yok. borcu yok çünkü geliri yok. birileri verirse yiyor, vermezse aç yatıyor. nüfusun neredeyse yüzde onunu oluşturuyorlar ve bağışlar, sadakalarla yaşıyorlar.
yıllar önce bir karikatür görmüş ve çocuk aklımla tam manası ile ne demek istendiğini anlamamıştım.
sıçan bir kodamanın altında bokunu yiyen bir bürokrat, onun altında memur, onun altında işçi, en altta da birşey çıkmasını bekleyen yoksul.
sosyal adaletimizin geçmişi bu karikatürle iyi özetlenmiştir.
gelir dağılmıyor desek yeridir.