sözlük yazarlarının itirafları

entry163206 galeri ses32
    33597.
  1. birlikteydik. yarım gündü herhalde okul. ya da başka bir bahane. zafer plazaya gittik birlikte. Giriş katında adidas ın mağazası.. Bizimki attı kendini içeri. Zaten bakmadan geçmeyiz hiç. transformers ın filmi çıkacak 1 temmuz da. film öncesi adidas bir seri yeni sezon ürün çıkarmış, kıyamet gibi. Bizimki de pek meraklısıdır. saldırdık tişörtlere.

    ilk baktığıydı. direk kaldırdı havaya. Beğendi tabi. o sırada da 'beğen, ben hediye olarak alırım sana' muhabbetleri geçiyor aramızda, gülüşüyoruz. O kaldırdı tişörtü: 'bunu bana al, var yaaa...' dedi. toparlayamadı bile cümleyi. Deli dedim, güldüm. Biraz daha bakındık ve çıktık. Turlanmamıza devam ederken, benim aklım her nedense o tişörtte kaldı. 68 tl idi. parasında kalmadı aklım, onu o'na alma gereği duyuyordum içten içe tuhaf bir şekilde. ama öyle böyle değil. çok istiyordum.

    neyse akşamına evdeyiz, konuşuyoruz. konu yine o tişörte geldi. Ben cevap yazıp göndermekteyim ama, aklım tamamen başka yerde. varolan bir 50 liram var. onu 68e tamamlamak hiç zor değil. alıp, o'na vermek de öyle. Ve bu durumun vermiş olduğu özgüvenle, asıldım telefona. 'alıyorum lan onu, bak gör.', 'yok aşkım itiraz istemem çok beğendin ben de alacağım, söz!' tarzı. yazdık allah yazdık. konu daha sonra kapandı tabi.

    ve ben o tişörtü almadım! adım cimriye çıktı, verdiği sözde durmayana çıktı, dalga konusu oldum, 'anca lafta zaten..' tarzı iğneleyici laflara maruz kaldım. Böyle olsun istemezdim. O parayı ihtiyacıma harcarken içimin yanıklığını bir ben bilirim. neyse, muhabbet unutuldu gitti. bu süre zarfında o'na beğendiği bir şal vardı, onu aldım. adımın üzerine yapıştırılmış onca etiketin bari birazından kurtulmak için. Ama unutmadım. Verdiğim sözü tutmadığımı ve o'nun o tişörtü ne kadar istediğini unutmadım.

    günlerden 31 ağustos salı 2011. aklımda tek bir düşünce, tek bir soru, tek bir endişe: 'acaba Korupark'taki Adıdas ta o tişört kalmış mıdır?'.. dilimde ise tek bir dua 'allah ım lütfen bulayım!' (amin)

    girdiğim ilk dükkan doğal olarak adidastı. doğruca attım kendimi tişörtlerin arasına. bakıyorum ama ne yalan söyleyeyim, içimde bulabileceğime dair en ufak bir umut varsa ben de sheshines değilim. 2 taraflı askının sol tarafını gezdikten ve bulamadıktan sonra sağ tarafına geçtim:

    'aman tanrım! son kalmış! medium beden! tam istediği tişört! işte oradaa!'

    Mağazada kardeşime 'nihan koooşş' diye bir bağırışım var ki sormayın. sevincimi dile getirebileceğim bir ortam olsa, anırarak zıplayacağım olduğum yerde. o derece.

    görevli geldi. 'yardımcı olabilir miyim?' dedi. 'hayır, bunu alıyoruz!' dedim. bir dumur hali geldi tabi adama. bu kadar tez alışveriş yapan müşterisi daha olmamıştır sanırım. tutuşturdum eline, 'paket yapın lütfen.' dedim. ve kasaya yöneldim.

    tabi tüm bu yaşananların arasında içimde kopan mutlulukların haddi hesabı yok. neyse, ödeme yapıldı, paket aldındı ve çıktık.

    sonra ne mi oldu? 28 ekim... Prensimin doğum günü. paket o gün verilmek üzere dolabımda, beklemede. ha o güne kadar ne olur, ölmez sağ kalır mıyız, bilmiyorum. ama tek bir şey var ki; o'na verdiğim her sözü tuttuğum gibi, bunu da tuttum. mutluyum sözlük. o yanımda olsaydı, çook daha mutlu olurdum. değil ama..

    olsun..

    5 eylül 2011 pazartesi 00:45
    13 ...