müşteri gelir, tüm sevimliliğinizle hoşgeldiniz dersiniz. yüzünüze bakmaz, cevap vermez. kotların olduğu tarafa yönelir, mecburiyetten -hemen arkasından- siz de o tarafa gidersiniz. 2 kadın kotları inceler. eline bir tane model alır. bunun devamı nerde diye gayet kaba bir konuşmayla, yüzünüze bakmadan sorusunu yöneltir. siz o kotun devamı yok sanıyorsunuzdur. onun devamı yok efendim, tek kaldı dersiniz. kadın elini rastgele bir kota atar. ve şans o ki, aradığı kot odur. yanındaki kadına gösterir. hani yoktu, der. diğer kadın, aman boşver sen bu tezgahtarları, boş hepsi, diye çıkışır. kısacası gururunuzu bir güzel okşarlar.
müşteri gelir, anne-kız. kız eline bir elbise alır. dolaşmaya başlarlar. elbiseyi elinden alırsınız, buyrun siz rahat bakın dersiniz. bir şeylere bakarken, -yine mecburiyetten- yanında durursunuz. kız döner, gayet kaprisli bir şekilde, peşimde gelme onu da denemeyeceğim, der. elbiseyi bırakırsınız ama kızın peşini bırakamazsınız. * biraz daha bakınırlar. tam mağazadan çıkacekken anne tezgahtara; sizin de işiniz zor yavrum insanlarla uğraşıyorsunuz allah kolaylık versin, der. siz de; soğal teyzecim, kaprisli insanlarla uğraşmak daha da zor, dersiniz. kızı döner ve; sen kendini ne sanıyorsun, senin gibi bir tezgahtar parçası bana nasıl kaprisli der, sen kimsin diye bir güzel söver, o kadar insanın içinde hem de. tezgahtar kız, neden kendi üstüne alınıyorsunuz der arada ama; kızın bağırışından o ses duyulmaz. müdürünüz her ne kadar sizi korusa da, gururunuz tekrardan, kendini bir bok sanan bir insan tarafından güzel güzel okşanır. ne hoş.
bunlar bir de aynı gün, bir kaç saat içinde olunca, gör sen ızdırap neymiş.