insanın kusurlu olarak yaratıldığını savunan önerme.
şimdi bunu tartışırken önce kabul etmemiz gereken yaratılmış veya yaratılmamış insanın "müklime anlamıemmel" olmadığı gerçeğidir.
işin dini boyutu beni zerre ilgilendirmiyor. ama inanan insanların da inandığı şey bu değil mi zaten? insanın mükemmel olmadığı. mükemmel kelime olarak "eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin, şahane" anlamına gelir. eğer ki bir tanrı varsa, bu sıfatlar ona ait değil mi? yani siz inanacaksanız zaten insanın mükemmel olmadığını kabul etmeniz gerekiyor.
her neyse bu paragraftan sonra asıl diyeceğime geleyim. evrim kuramına göre, bütün canlılar hep daha iyiye doğru evrilirler. her canlı kendi en iyisine, kendi mükemmeline yakınsar; ama hiçbiri buna hiçbir zaman ulaşamayacaktır. demem o ki, her zaman bir daha iyi vardır. matematiksel olarak düşünelim. herhangi bir sayıya bir ekleyerek her zaman daha büyük bir sayı elde edebiliriz değil mi? modern bilim evrenin ve canlılığın bir sıfır noktasından başladığını kabul ederler. bakteriler bir değerinde, insanlar da yirmi beş trilyon değerinde olabilir. bu önemli değil. insan mükemmel değildir çünkü yirmi beş trilyon bir değerinde bir sayı vardır. insan evrimi boyunca sıfırdan başlamış ve yirmi beş trilyon değerine erişmiş olabilir, evet, gelecekte de bunu yirmi beş trilyon bir, yirmi beş trilyon iki, yirmi beş trilyon üç, kırk trilyon vs şeklinde devam ettirecektir. (eğer soyu tükenmezse) sayıların sonu olmadığına göre mükemmele erişmek diye bir şey de yoktur, her zaman daha iyisi vardır, her zaman türlerin zaafları ve zayıflıkları olacaktır çünkü bir şeylerde ileri gidebilmek için başka şeylerden feragat edersiniz. nasıl ki köstebekler daha iyi kazıcılar olabilmek uğruna gözlerinden vazgeçmişlerse insan türü de beynini kullanabilmek için beden gücünden vazgeçmiştir. diğer bütün hayvanlardan daha güçsüzüz. aletlerimiz ve kıyafetlerimiz olmadan doğada asla hayatta kalamayız.
şimdi, anlatmaya çalıştığım şeyi biraz karışık anlattığımın farkındayım. biraz özet geçmeye çalışayım.
canlıları birer sayı olarak düşünelim. sayıların sonu olmadığı için, nasıl ki en büyük sayı diye bir şey yoksa, mükemmel canlı diye bir şey de yoktur. sayılar büyüdükçe sonsuza yaklaşırlar, yani canlılar evrildikçe mükemmele yaklaşırlar. ama hiçbir zaman sonsuz/mükemmel olamayacaklardır, çünkü her zaman 1 eklemek suretiyle daha büyük bir sayı elde edebiliriz.
insan kusursuz (mükemmel) değildir. bunu yukarıda da dedim, her canlı kendi sonsuzuna, kendi mükemmeline doğru evrilir. biz evrim yolculuğunda beynimizi geliştirmeyi seçtik, diğer canlılar ise tasarruflarını bedenlerinden yana kullandılar. bir çita avlanırken kullanacağı reflekslerini geliştirdi, bizim reflekslerimiz ise körelerek düşüncelerine ve akıl gücüne yer açtılar. bir aslanın pençesi hedefi mümkün olduğunca az vuruşta devirmeyi sağlayacak şekilde gelişti, bizim ellerimiz ise ince işleri yapabilmemizi sağlayacak şekilde narinleştiler. bunu etrafımızda da görebiliriz. bir boksörün elleriyle bir ressamın elleri bir midir? her neyse, dediğim gibi kendi mükemmelimize yaklaşıyoruz, bu doğru. ama hiçbir zaman mükemmel olamayacağız, katrilyon yıl geçse bile olamayacakken şimdiden mükemmeliz demek nasıl bir ruh halinin ürünü bilemiyorum. madem mükemmeliz, neden hastalanıyoruz? neden yaşlanıyoruz.
evren de bizler gibi, yaşlanıyor. ve de bizler gibi eninde sonunda ölecek. insan makinesi de evren makinesi de enerji kaçırıyor, tam verimle çalışmıyor. (gerekli bilgileri fizik biliminden elde edebilirsiniz) kusurlu varlıklar olarak kusurlu bir hayatı kusurlu bir evrende yaşıyoruz.
mükemmel olduğu iddiası insan egosunun bir ürünü sadece. egomuzu yenemediğimiz için böyleyiz, diğer canlılardan daha üstün olduğumuz iddiası da, onlara hükmedebileceğimiz iddiası da bu yüzden. mükemmel değiliz. bunu kabullenemeyişimiz de kusurlu olduğumuzun kanıtı.