sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar

entry220 galeri
    63.
  1. şimdi en baştan belirteyim cin, peri, karabasan vs. gibi doğaüstü yaratıklara ve olaylara pek inancım yoktur. "pek" sıfatını burada özellikle kullanıyorum çünkü 8-9 yaşımdayken başımdan geçen bir olay, bu konudaki fikirlerimin kesin olmasını engelliyor.

    sene 1995 ya da 1996... çocukluğumu geçirdiğim ilçede tipik bir mahalle kültüründe yaşadım. bu mahalle kültürünün en önemli özeliklerinden biri de ilkbahar aylarında kadınların toplanıp ilçenin ağaçlık bir bölgesine piknik yapmaya gitmesiydi. ilkokula yeni başlamış bir kişi olarak bu pikniklerin en vazgeçilmez unsurları da biz çocuklardık.

    sıcak bir mayıs günü tekrar böyle bir piknik yapmak için ellerde yiyecek dolu sepetler, termoslar, yaygılar eşliğinde piknik alalına doğru yürümeye başladık. yolumuzun üzerindeki bir evden de mahalleli bir kadının tanıdığı olan bir teyze kafilemize katıldı. bu teyzenin evi piknik alanına çok yakındı ve 16-17 yaşlarında genç bir oğlu vardı.

    yaygılar serildi, salıncaklar kuruldu, poşet içindeki toplar ortaya çıktı, yemekler yenmeye başlandı... yani tam bir piknik ortamı oluşmuştu. işte tam bu zamanlarda bu bize sonradan katılan teyzenin oğlu da pikniğe iştirak etti. bu ana kadar her şey normal gidiyordu. ta ki bu gencin annesinin " benim oğlum cinlerle iletişime geçebiliyor. hatta kendisine haber veren 3 tane cini var" cümlesini kurana kadar. o çocuk aklımla bu cümlenin benim için ne kadar vurucu olduğunu düşünün. kaldı ki piknikteki kadınlar da bir ürperti yaşadı. bu ürperti, " hatta size şimdi canlı canlı göstersin " cümlesinden sonra korkudan titremeye döndü.

    asıl ürpenten olaylar zinciri bu andan sonra başladı. bu " cin sahibi " gencimiz ayağa kalktı ve gayet basit bir gösteri yapacağını söyledi: içinizden herhangi biri ufak bir kağıda herhangi bir kelime yazacak ve toprağa gömecek. tüm bu işlemler yapılırken bu çocuk da eline bir çay bardağı aldı ve bizden yaklaşık 100 metre uzağa gidip sırtı bize dönük bir şekilde yere bağdaş kurdu ve çay bardağını da kulağına telefon avizesi gibi dayadı. kadınlardan biri de gazetenin köşesinden kopardığı kağıda şimdi hatırlamadığım bir kelime yazdı ve onu toprağa gömdü. bunu yaptığı sırada çocuk sırtı bize dönük ve kulağına çay bardağı dayamış bir şekilde oturmaktaydı. yani uzaklık ve oturuş şekli bakımından kadının ne yazdığını, yazdığı kağıdı nereye gömdüğünü görmesi imkansız bir şekildeydi. kağıt toprağa gömüldükten 2-3 dakika sonra bu gencimiz yerinden doğruldu vee yavaş yavaş bize doğru yürümeye başladı. herkes çocuk ne yapacak diye taş kesilmiş bekliyordu. sakin sakin yanımıza geldi ve kağıdı gömen kişiye: " X abla kağıda şu kelimeyi yazmıştın ve şu terliğin içine bir baksana " dedi. kadının elini terliğe uzatırkenki tedirginliği hala aklımdadır. elleri titreye titreye terliği aldı ve ters çevirdi. pıt diye ufak bir kağıt düştü önüne. evet, az önce kendi elleriyle toprağa gömdüğü ve bizim de buna şahit olduğumuz o kağıt parçası ellerinde duruyordu. hem de aynı şekilde koparılmış ve aynı yazı şekli ve aynı kelime...

    tedirginlik bir zaman sonra yerini merağa bıraktı ve hemen hemen her kadın aynı işlemi bir kez de kendisi şahit olabilmek için defalarca yapmaya koyuldu. her defasında sonuç aynı: gömülen kağıt alakasız bir yerden karşımıza çıkıyor ve biçim, yazı olarak her şeyiyle tastamam aynı kağıtlar. hatta kağıt gömme yerini daha sonra kağıt yakmaya bıraktı ama sonuç değişmedi: gözümüzün önünde yanan, yok olan kağıt 2 dakika sonra ayakkabının içinden, tabağın altından çıkıyordu.

    bu olay burda kesilip güzel ve ilginç bir anı olarak benim belleğimde yer edebilirdi. hatta büyüyünce " vardı bir numarası ama çözemedik " gibi yorumlar yapabilirdim. ama o anki çocuk merakım olayın bu yönde seyretmesini engelledi. piknikte bulunan her kadın kağıda bir şey yazmış ve bir şekilde yok etmiş; bu gencimiz de her defasında kağıdı bir yerlerden çıkarmayı başarmıştı. sıra benim anneme geldi. aradan 16-17 sene geçmesine rağmen hala hatırlarım. annem kağıda o an aklına gelen ilk kelimeyi yazdı: kilim... ve kağıdı da biraz uzağa gömdü. bu andan sonra bu olayı benim için unutulmaz yapacak olaylar zinciri başladı. annemin kağıdı gömdüğü yeri kimseye farkettirmeden bir dal parçasıyla işaretledim. o çocuk yine her zamanki gibi yerinden doğruldu, geldi ve kağıdı alakasız bir yerden çıkardı. ben de bu gösteri bittikten sonra yine kimseye çaktırmadan işaret koyduğum yeri kazdım ve top haline getirilmiş kağıdı buldum. elimde de alakasız bir yerden çıkan diğer kağıt vardı. topraktan çıkardığım kağıdı açtığımdaki ruh halimi hala unutumam: büyük bir korku... çünkü az önce bizzat gördüğüm ve annemin yazdığı kağıt bomboş önümde duruyordu. hemen diğer kağıtla eşleştirdim ve o düzensiz rastgele koparılan kağıt parçası diğer parçayla bire bir uyuşuyordu.

    bu olay beni öyle etkilemişti ki 2 hafta tek başıma uyuyamamıştım. hiç bir doğaüstü varlığa inanmayan ben, bu olaya yıllardır hiç bir açıklama getiremedim.
    8 ...