tarık tarcan gibi birisi sunarken gayet normal dürtülerle, ünlü olmayan kişileri yeni birtakım şeylerin sahibi olması sebebiyle; mehmet ali erbil denen sulu kişinin zamanında da, sadece şaklabanlık olsun diye yayınlanmış -diğer sunanların zamanını çerez olarak değerlendiriyorum- bir yarışmanın * özellikle 90ların başından itibaren ilkokul yıllarını şenlendiren bünyeleri etkilediği durum ve de bu olaydan hali ile etkilenen gençliktir.
ama yine de şimdilerde nasıl cuma akşamları bir beyaz show cumartesi günleri de, makina iple çekilebiliyorsa, ya da o günlerin izlendiği yegane programlarındansa, zamanında çarkıfelek de böyle bir konsepte uğramış, hergün hemen hemen her televizyona buna mukabil her eve uğramıştı. işte biz de, akraba olan tarık tarcan'ın sunumu, kimi zaman kahküllü kimi zaman kıvırcık modelli bol jöleli saçları ile ahenkle dans ettiği akşamları güzide bir şekilde takip eder, sorulan soruları akşam yemeği eşliğinde bilmeye çalışırdık. o zamanlar çok tutmuştu ki, bir iki kanal olan dönemde show tv'nin yüz akı olan programlarından birisi olmuştu. hatta birgün bir programda o zamanları klas proramlarından birisi olan rustem batum show'a çıkmış, program* da enine boyuna bir şekilde tartışılmıştı. okul sıralarında pek geyiği yapılmasa da, yine de öğreniclerin de kimi zaman kız ya da futbol muhabbetlerinin yanı sıra muhabbet köşesi'ne girmeyi başarabiliyordu çarkıfelek; aynı zamanda o zamanlarda pek de bilinmeyen sarışın, renkli gözlü ablanın performansı, yasemin koşal'ın kim olduğu.
sooraları efenim neler oldu neler bitti, bilinmez bir baktık mehmet ali erbil almış eline çarkıfelek düdüğünü; öttürüyor gitsin. biz de anlamadık nasıl geldi buralara, bu yollardan. belki de her yarışmanın ya da her programın nasıl bir sonu varsa, onun da sonu olmalı, kim bilir hangi ecnebi'nin icat ettiği belli olmayan yabancı formatlı bu program bitmeliydi. mehmet ali erbil'in de bitmek bilmeyenm iğrenç olabilen sunumları, dalga boyutuna varan ilişkileri şimdiler de don indirme hadiselerine kadar gelebileceğini belki de o günlerden hafızalara kazımıştı. bir de o zamanlardan kalan şey konukların ufak ufak, reyting tandanslı olarak değişmesi, ünlü moduna geçilmesiydi. aynı zamanda kapitalist görüşlü olarak benimseyebileceğimiz ünlü kardeşlerimizin, ablalarımızın, abilerimizin, koca koca kahkahaların -hakkını yemeyelim- bağışlayanların arasında hediyeleri cukka'lıyordu. özlem abla'nın da aşk meşk olayı bu zamanda ayyuka çıkmıştı. belki de şimdilerde birbirinin kopyası olan filmlerde ya da programlarda boy gösteren mehmet ali erbil amca'nın, ''casino''larda sabahlamasına sebebiyet verebilecek para olayı da bu yarışma ile yola girmişti. gençlerin de pek bir gözdesi olmaktan çıkmıştı bu program. sonradan da, ''depremde yıkılmış ama, hala onarılmaya çalışılan yalova'da konuşlandırılmış veli göçer konutu'' gibi kim lduğu belli olmayan kişilerce sunulmaya başlandı... piç oldu yarışma. gençliğin de tozlu raflara kaydırdığı bir program oldu; ama yine de 90'larda çocuk olmuş bünyelerin hafızasının bir köşesine monte ettirilmiş olaraktan...