duygu fırtınasının ortasında , ayrılığa karşı gelememek ve çaresizliğin acısını çıkarmaktır kimi zaman.
kalana bakakalmak , parmaklarını cama dayayıp onu öylece orda bırakmaktır...
seni götüren o otobüsten inmek isteyip de inememenin , hayatın bize sunduğu mecburiyetlerin bir hediyesidir o gözyaşları...
yere düşen her gözyaşı , sevilen kişilerden birkaç metre daha uzaklaşmak , uzaklaşmak ve daha da uzaklaşmaktır...
arkanıza dönüp baktığınızda gördüklerinize bir el sallamakla yetinebilmektir o gözyaşlarına sebep bazen de.
belki de ağlamak için ağlamaktır. yani yapacak başka bir şey yoktur. ne yapabilirsin ki zaten? koltuğunda oturacak , etrafındakiler görmesin diye kaçak gözyaşlarını serbest bırakacaksın o anda içerisinde olmak istemeyip , o anını yaşamak istemediğin o dünyaya...
gözyaşların kuruduğunda , çok uzaklarda olacaksın...
elini tutup , gözlerine bakacak , sana o güzel sözleri söyleyecek o kişi uzaklarda , belki de seni düşünüyor olacak...
ve yine her şey düşüncelerde yaşanıp , kalpler ayrılık acısı ile yanacak...
her zaman olduğu gibi...