papatya şarkısını ilk duyduğumda ortaokuldaydım henüz.
ortaokul evet, bizim zamanımızda öyle bişey* vardı, daha sonra ilkokulla birleştirildi ve ilköğretim adını aldı, tıpkı aria ve aycell'in birleşip avea ismini alması gibi ama sakın şimdi "aria ne ? aycell ne?" demeyin*.
papatya gerek sözleri gerek ise müziği ile bambaşka bir tat bırakmıştı ağzımda.
sözleri demişken şunu alıntılamadan geçmek olmaz;
--spoiler--
hani cok sevdiğin o filmi gördükten sonra
kısacık kestirip saçlarını, içtin ilk sigaranı.
--spoiler--
papatya anıpta albümdeki bir diğer efsane sessiz eller'i anmamak ve kısa bir alıntı yapmamakta olur şey değildir;
sonra yine efsane olacak bir parçası, daha doğrusu kavır çalışması* olan gemiler çıkmış ve gemi mezarlığında çekilen klibiyle beni benden almıştı. bir jenerasyon öncemiz gemileri dinlerken "la bu orhan atasoy'un şarkısı, teoman içine sıçmış siz yeni yetmelere yediriyor" dese de, bizim için gemiler bir teoman klasiğidir.
ardından o. o teoman'ın kendini ispat parçasıdır, melodisi pek çok telefona zil sesi olmuş, tını tını tın tınınını tın tın tın melodisi, cuma namazı esnasında çalan telefon melodileri top 10'una aldığı genç oylarıyla iki numaradan girmişti.* bazı yalanlar ise ilk çıktığı dönemde bir çokları gibi benim de anlayamadığım şarkılardandı lakin şarap gibi yıllandıkça değer kazanmış, "bazı ölümler uzun, bütün hayatlar kısaymış" sözleriyle bir çok gencin msn iletisi olarak kendine yer bulmuştu.
ve işte onyedi albümü, sadece bir parçasıyla değil, komple bir efsanedir. artık liseli omuş ve liseli/ergen depresyonu yaşayan bizlerin baş ucu albümüdür ki nasıl olmasındır, şu sözlere bakar mısın;
--spoiler--
oyundan kalkmak isterken,
kağıtlar dağıtılmış..
bu hava boşluğunda,
artık her şey satılıkmış...
trafikte akmayan,
hep onun seridiyken,
söylediği son şarkı,
elveda zalim dünyaymış...
--spoiler--
yine bu albümde yer alan paramparça parçası** bir çok kişi tarafından teoman'ın zirve şarkısı olarak tanımlanmaktadır. iki yabancı ve sürpriz parçaları ise yine en iyiler arasında olup, zamparanın ölümü ise çizgilere basmadan yürümeye çalışan insan modeli ile sözlük tabiriyle tespit patlatmıştır.* gönülçelen albümü ve yine albüm ile aynı ismi taşıyan gönülçelen parçasıyla "teoman müziği rocktan popa mı evriliyor?" sorularının sorulmasına neden olsa da yine çok beğenilmiş, klasikler arasındaki yerini almıştı.
albümdeki istanbul'da sonbahar yine albümün efsane parçalarındandır.
yalnız bu albümde pekte dikkat çekmeyen ve daha önce zamparanın ölümündeki gibi insan tahlilleriyle dolu dört parça daha vardır.
her biri üzerine sayfalarca tahlil yapılabilinecek bu parçalardan ufak birer alıntı yaparsak meramımızı bir nebzede olsa anlatma şansı buluruz zannımca;
--spoiler--
öyle büyük ki inan doktor içimdeki boşluğum
ne koyarsam koyayım hiç dolmuyor
bir ağustos böceğiydim ben ama kaybolmuş sazım
--spoiler--
evet sanırım bu kadar alıntı yeterli olmuştur ama yine de "yalniz dikkat acımayın acınmak canımı en çok acıtandır" ile "nefret et ama acıma yeter ki istediğin kadar" mısraları arasındaki duygudaşlığa dikkat çekmeden edemeyeceğim.
ve yine, yine, yine bu albümdeki soluk soluğa soft erotizm ile depresyon sınırlarında dolanmaktadır.
gönülçelen albümünden sonra teoman'da müzikal anlamda gözle görülür bir düşüş yaşanmıştır, evet hakkını yemeyelim yine güzel şarkılar yapmıştır, bizim bir alt jenerasyonunda beğenisini kazanmıştır ama asla bir gönülçelen'deki bir paramparça'daki teoman olamamıştır.
teoman için düşüş olarak adlandıracağımız ama piyasada ben rakçıyım diyen gezinen elemanlarının üstüste ve yanyana toplansalar dahi yanına yaklaşamayacakları bu dönemin en iyi parçaları ise şunlardır: nefes nefese saat 3:00 rapsodi istanbul kupa kızı ve sinek valesi bugün tuzak kim aşk kırıntıları çoban yıldızı