hepsine bir izah getiliyor. ama hepsinin bir amacı var ve ama hepsi aslında yerinde eylemler. akla şu alıntıladığım hikayeyi getiriyor;
--spoiler--
vaktiyle bir padişahın ne dediğini bilmez aptalca bir oğlu varmış. tahtın tek varisi olan oğlunun bu haline üzülen padişah devrin en meşhur alimini çağırtıp ona üç sene müddet vermiş; "bu oğlanı üç senede tahta layık bir şehzade yapacaksın! yoksa alırım kelleni ona göre!!!" demiş.
aradan üç sene geçmiş lakin; "bed asla necabet verir mi üniforma / zer dun palan vursan eşşek yine eşşektir". uzun sözün kısası şahzadenin adam olduğu yok. n'apsın alim kelleyi vermek var sonunda; çıkmış huzura "hünkarım şehzadenin tedrisi tamamdır. tahta layık bir oğlun var" diyerek yalan söylemiş.
habere çok sevinen padişah tellal çıkarmış derhal; ertesi gün şölen var, ziyafetten önce şehzade halka ilk kez söylev verecek. alim "yandım" demiş: "kelle gitti". derken, çıkmış şehzade kürsüye...
kalabalığa bakmış saf oğlan, öksürmüş hönkürmüş ve bağırmış: "bir ok attım, kebab oldu". herkes ne diyor bu diye şaşırmış. alim vaziyeti kurtarmak için fırlamış yerinden çıkmış yanına şehzadenin: "geçen gün şehzademle ava gitmiştik. kendileri bir ok attılar. okun çarptığı taş, meğer çakmak taşıymış. kıvılcımlar çıktı. o sırada oradan geçen bir tavşan bu ateşten pişti ve kebab oldu". ahali mest. alkış, kıyamet.
şehzadenin de hoşuna gitmiş tabii tezahürat; "bir ok attım, göl oldu" diye bağırmış. zırva tevil kabul eder mi? alim durmuş durmuş "şehzadem veciz ifadeyi sever; parçalanan taş meğer bir su yolununun da üzerinde bulunuyormuş, bu vesileyle su da yol bulmuş oldu; birikti ve göl oldu" demiş. kalabalık: alkış, nümayiş.
şehzade sırıta sırıta dönmüş ahaliye; "bir ok attım, aşure oldu" demiş. kalabalık alimden bu veciz ifadedeki hikmeti öğrenmek için ağzının içine bakarken; alim artık dayanamayarak padişaha dönmüş ve şöyle demiş: "hünkarım, allah aşkına sorar mısın bu eşşoğlueşşeğe nasıl aşure olmuş?"
--spoiler--