olayın temeli öğretmenlerden ziyade öğretmen yetiştiren kurumlara yani eğitim fakültelerine dayanır aslında. bir ülkenin geleceğini kurtaracak olan tek yer eğitim fakülteleridir zira öğretmen yetiştirmek başlı başlına bir sanattır. günümüz eğitim fakültelerinde verilen eğitimin lise müfredatı düzeyinde olması, öğretmen adaylarının meslekten soğuyarak mezun olması, uygulamaya önem verilmeden teoride öğretmenler yetiştirilmesi, üniversite adı altında gelinen yerde 4 sene öğrenip görülüp adayların araştırma vb. bilimsel etkinliklerde yer almaması gibi konular yetiştirilen öğretmenin niteliğini etkilemektedir. bunlara ilaveten eline diplomasını almış bir "öğretmen" e sırf bir sınavı geçemedi diye hala öğretmen adayı diyen toplumun bireyde yarattığı motivasyon kaybı etkeni, yetiştirilen öğretmenin mesleğine de yansımaktadır. bu şartlarda mesleğini severek yapan öğretmen bulmak haliyle zorlaşmaktadır ancak bizler yine de geleceği biçimlendirecek insanlar olarak yaptığımız işin kutsallığını biliyoruz. kutsallık kavramını pek sevmesem de işlenen ürünün insan olması ve somut çıktıların alınamadığı bir meslek yapmak, fiziksel yorgunluk veren işlerde çalışan bireylerinkine nazaran emin olun çok daha yorucudur. burada işin işine sorumlu olma durumu girer ki önceden de bahsettiğim gibi insanla uğraşmaktadır öğretmen denen varlık, iyi insan yetiştirmektir amacı yani karşınızdaki ne denirse yapmayı becerebilecek bir köpek değil. karşınızdaki hayatı yeni kavramaya başlayan, gördüğü, duyduğu, yaşadığı her şeyden etkilenen, çok hassas yaklaşılması gereken bir varlıktır. sonuç olarak öğretmenlik gerçekten ama gerçekten herkesin kolaylıkla yapamayacağı bir meslektir. yani davulun sesinin uzaktan hoş gelmesi meselesi var işin içinde.
maaş olayına gelirsek çok uzun yazmaya gerek yok sadece wikipedia üzerinden diğer ülkelerin eğitim sistemlerine bakarsanız öğretmenlerin aldıkları maaşların ne kadar olduğunu görebilirsiniz, ki bu ülkemizde bu konuda sorunlar olduğunun açıkça kanıtıdır.
tatil olayına gelirsek de:
tatili öğrenci yapmaktadır, öğrenci tatildeyken de ayrıca öğretmen tatil yapar diye bir durum söz konusu değildir, öğretmen yazları okul kapandıktan sonra da okulundadır, okul açılmadan hemen önce de ve düşündüğünüz gibi okulda öğrenci yoktur, ancak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bireyler öğretmenlerin örneğin kuruma bildirmeden yıllık izinlerinde bile şehir değiştiremeyeceklerini bilmiyorlar.
haftasonları da sandığınız gibi yan gelip yatılmıyor bu meslekte. bir sonraki haftaya yönelik hazırlıklar yapılır, kaldı ki bu toplumda normal şartlarda çalışan her birey, her hangi bir bakkal bile pazar günlerini tatil olarak geçirmektedir. yani sizin beklediğiniz yani zaten sistemin yaptığı: köleleştirmek.
bu söylediklerim yani yazdıklarım size yanlış gelebilir zira bahsettiğim şekilde davranmayan öğretmenler görmüşsünüzdür mutlaka ancak her sepette çürük elma çıkmaktadır.
aslında benim derdim bu açıklamalar dışında bir şey. Öğretmenlik mesleği kutsal mavrasına kadar gidiyor. eskiden öğretmenin toplumda bir sosyal statüsü vardı sanki yani öğreten kişidir, saygı duyulur.
ancak günümüzde öyle bir konuma geldik ki, bir öğretmen olarak aldığımız maaşı ve yaptığımız tatili hakettiğimizi anlatmaya çalışıyoruz klavye başında hulk a dönüşen ergenlere,
ne yazık ki diyorum, gerçekten yazık çünkü halimize...
not: öğretmen adayı değil, ÖĞRETMEN.
edit: yanlış anlaşılmasın diye, yıllık izinden kasıt yaz dönemine denk gelen izinli sayılma süresidir, sonra ne diyor bu demeyin.