+ ismail be, her şey kendi yaşanmışlığıyla güzeldir. şimdi bak biliyorum, senin yaraların var, canın acıyor. o yaralar kapanır, eh acın da geçer zamanla. ama biliyor musun asıl şurdaki yara şurdaki acı, ne o geçer, ne de o kız geri döner be ismail.
- öyle deme ama iskender abi, zaten çok üzülüyorum ben.
+ yavrum biliyorum biliyorum çok üzülüyorsun ama dost da acı söyler be ismail. şimdi bak, diyelim ki yıllar sonra o kız geri döndü.
- eveet!
+ tamam dönebilir. ama dönse bile ismail artık o kız senin aşık olduğun şekerpare değil ki be gülüm. o bambaşka biri. diyalektik. anladın mı?
* vay be, ne güzel konuştun iskender ya. helal olsun valla.
* ismail unut oğlum o kızı unut. bak nurten'in almanya'da yeğeni var onu yapalım sana.
- erdaaal erdal. tuttuğun takım küme düşsün inşallah erdal. nasıl döndün dolaştın da almanya'daki yeğenine bağladın lan gırt diye. hani sen o kızı bizim mecnun'a şey yapıyordun ayarlıyordun. o ne oldu?
* allah allah. mecnun, ya mecnun'u mı bekleyecek kız ya, bir türlü karar veremediniz ki. yaşı geçti kızın yaşı!