hep derdik ki 10 numara bizim çocukluğumuz. düşününce anlıyoruz, hatırlıyoruz, öyle değildi. bakkala ekmek almaya giderken annemiz para üstüyle kendinize max alın derdi. bir giderdik ki max 50 kuruşken 60 kuruş olmuş.
amca, hala, dayı misafirliğe gelirdi, heves yapardık, acaba bizim karnemizi sorup ödüllendirecekler mi diye. ödüllendirmezlerdi. ödüllendirseler bile annemiz cezalandırırdı, alırdı parayı elimizden, sen şimdi harcarsın olmaz derdi. ses çıkarmaz, gün gelince o parayı alacağımızı düşünürdük.
hep bizden varlıklı birkaç arkadaşımız olurdu, hava atarlarken ağzımız açık dinler, vay anasını diye iç geçirirdik. gün gelirdi, aynı eşyalardan alırdık belki, anamız babamız zam alırdı, borçlar çıkardı ortaya, yokluk çekerdik yine.
bilgisayarımız vardı mesela , biz şanslıydık. paintte çizim yapardık, 1 saat sonra annemiz gelir, bilgisayarı kapardı terlik zoruyla. şifre koyarlardı bilgisayara, açamazdık, orada tozlanırdı bilgisayar, monitörün üstüne dantel koyulurdu.
televizyonu rahat izleyemezdik, gece oldu mu herkes uyur, tek biz uyanık kalırdık, korkardık o saatte oynayan filmlerden, korkardık yüzüklerin efendisi'ndeki sauron'dan. gece zor uyurduk. sonra sabah geç uyanır, çizgi filmleri kaçırırdık, iş değildi, annemiz yine başlayacakmış diye kandırırdı bizi.
terlik zoruyla sebze yerdik. ıspanak, pırasa vs. yerken hep gözümüz kapalı, suratımız buruşuk olurdu, annemiz koca yemek kaşığını zorla ağzımıza sokarken. sevmediğimiz yemekleri hep yavaş yerdik, ödev yapmaya vakit kalmazdı, bir de sofrada uyuyakalırdık. babamız tehdit ederdi, annene mutfağın kapısını kitletirim bak diye. tamam baba, derdik hep sıkardık kendimizi.
babamızın arabası olurdu, bir hevesle kucağına oturur, arabanın direksiyonunu biz kontrol ederdik, öyle sanardık aslında, babamızın yandan eliyle destek verdiğini görmezdik. 5 dakika sonra, hadi oğlum yeter bu kadar derlerdi, üzüle üzüle yan koltuğa geçerdik, trafik cezası yediğimizde polislerin silahlarını merak edip dışarı çıkar, babamızın pantolonunu emerdik, polis emmiler gülüp birşey derdi, cevap verirdik, onları kapak ettiğimizi sanar, üstüne "kapaaak!" diye bağırırdık.
çay içemezdik, sıcak olurdu, dilimiz yanardı, suyla paşa çayı yapar, babamızdan hızlı bitirir, artislik yapardık, sonraki bardağı da sofraya döker, sinirleri hoplatırdık. karpuz yerken oramızdan buramızdan karpuz suyu akardı, ama anamızın babamızın midesi hiç bulanmazdı, sevimli olurduk, evlattık çünkü.
akşamları tüplü televizyon karşısında çerez yenirdi. çekirdek çitlerken tüm parmaklarımız salya olurdu, yine de parmakları daldırırdık tabağa. antep fıstığı varsa hepsini kendimiz yemeye odaklanırdık, kimisini açamazdık, tırnaklarımız kırılırdı. kabak çekirdeklerini kabuğunu soymadan yerdik katur kutur aşağıya inerdi o, yemek borumuzu çizip geçerdi.
babamıza özenirdik hep. o arabada müslüm gürses dinlerdi, biz de dinlerdik, severdik. zara dinlerdi, sesine hasta olurduk. amcalar sorardı
-oğlum sen ne müzik dinliyorsun?
+arabesk amca.
-neey? bu tarz saçma diyaloglara yol açardık.
abilerimiz top oynardı, izlemeye korkardık, bir tanesi şefkatli olurdu, gel eksik var oyna derdi, yok abi beceremem derdik. 3 dakika sonra girmediğimize pişman olurduk.
pişman demişken, bir pişmaniye yiyişimiz olurdu, pamuk şeker de aynı şekilde, elimizden ağzımıza kadar yapış yapış olurdu her şeyimiz.
abiler, amcalar, dayılar, babalar, yengeler sigara içerdi, iyi birşey olduğunu sanar, lolipop kamışlarını sigara yapardık kendimizce. sonraları kokusundan nefret ederdik.
halı kenarları otoban olurdu, takılırdık arabalarımızla. ama ilerde gerçek arabalara bindik, hiç o zevki vermedi mesela...
çocukken sık sık düşüncelerimiz değişirdi, arkadaşlarla aramız bozulurdu, ama sonrasında en iyi arkadaşı bulur, hayatımızın baş köşesine koyardık.
ilkokulda hep sevdiğimiz olurdu, aşktı sözde, aynı mataradan su içerdik, bakışırdık, oturur konuşurduk sarhoşluk içinde. silgi paylaşırdık, beraber gülerdik derslerde. ara sıra ilerleyen kankalarımız olurdu, abileri vardı onların, onu yap bunu yap derlerdi, onlar da kızı yanağından öper, hamile kaldı lan diye bize hava atar, sonraki gün ulan ben nasıl bakarım o çocuğa diye ağlardı, yanında biter, biz teselli ederdik ameleyi.
daha bunlar gibi birçok şey yaşadık çocukluğumuzda, hepsini anlatmaya sözlük dayanmaz, moderatör kardeşlerimiz falan ağlar şimdi, olmaz, vebalini yüklenemem...
Edit: eksileyen birader niye eksiledi ki acaba? okumadı mı tamamını?