çok kişiyle konuştum, ülkenin en saygın edebiyatçıları (edebiyatçı dedim ha, küçük iskender, elif şafak değil) falan da vardı listede. hatta rte ile tanışmışlığım dahi var, gerçi çok düzeyli bi sohbet edemedik kendisiyle. yetmedi çevre ülkelerin ciddi gazetecileri ile içki masasına oturduğum da oldu şu genç yaşımda. (bu da tamamen babamın sayesindedir, ben onun yancısıyım) ama nedense pelin batu isimli ablamız koleksiyonumun göz bebeği. neden ben de bilmiyorum ama öyle. insanın bazen böyle olası geliyor işte.
valla bak. babam duysa o kadar insanla tanıştırdım seni, seçe seçe bunu mu seçtin der. koskoca şairin oğlunun övünç kaynağı pelin batu ile yarım saat yan yana oturmuş olmak. ya öyle işte babacığım, bu da popüler kültür ne yaparsın. hem pelin de şair.
ekim ayında kadıköy eminönü vapuru'nda üst katta idi kendisi. yanına oturmuştum. yumurtaya can veren yüce rabbimin bana bir lütfudur ki önceden okuduğum bir kitabı okuyordu.
evet pelin batu'ya yazdım. ama bir etkisi olmadı. yarım saat entel entel muhabbet ettik sadece. oysa ne hayallerim vardı, birlikte murat bardakçı'yı tenhada kıstırıp dövecektik. bu da öyle bir anımdı.
ek: bir de ciddi ciddi ünlü olduğu dönemde, ben de tıfıl bir bebe iken, haluk levent'in omzuna çıkıp iki bahar önce'yi söylemişliğim vardı.