karşındaki insanlığını muhafaza etmiş bir insansa, yani insanca bir hayat sürdürüyorsa, insanlığını kurban etmektir.
yok eğer, karşındaki insan kılığına girmiş bir haşeratsa, toplum vicdanını ve bireyi bağlaması gereken ve toplum olmanın gereği olarak ortaya çıkan kanunları kurban etmektir.
insanı kendi inisiyatifi ile ve içinde yaşadığı toplumu hiçe sayarak başka bir insan öldürüyorsa her halükarda kurban edilen bir değer var demektir.
aslında kamu vicdanı ve kollektif insanlık olarakda algılanabilecek oluşumların insansı sureti de cinayet işlediğinde tıpkı bir insan gibi aynı değerleri kurban vermektedir.
zaruretlerin sebebiyet verdiği cinayetleri ile kollektif insanlar olarak değerlendirilebilecek devletler dahi, cinayetlerini işlemeden önce vicdanlarını ve ellerini temizlemek için ya yaslara ya da kollektif sürecin bekÂsını sağlama mazeretine bel bağlarlar.
insan öldürmenin en kötü yanı nedir tartışılır ama iyi bir yanı olmadığı asla tartışılmaması gereken bir husustur.
bu konuda farklı düşünen bireylere, suçun oluşumundaki kollektif rollerini hatta katkılarını hatırlatmak isterim.
sebebi ne olursa olsun, öldürülmeye hak edecek kadar kötüleşen bir insanın, bu boyutta insanlığından soyunması sadece kendi ile alakalı bir süreç olamaz.
yani bir şekilde direkt ya da dolaylı yoldan tüm insanlığın hataları insanları kötülük çukuruna sürükler.
en azından benim gözümde olay budur.