türk olmanın dışında her şeyin para ettiği ama türk milliyetçiliğinin pul değerinde olmadığı günümüzde bazı gerçekleri hatırlatmakta fayda görüyorum. bu hatırlatma basın yoluyla sindirilmeye, bezdirilmeye çalışılan ülkücü kardeşlerimiz için özellikle önemlidir. bizi sindirmeye çalışıyorlar ki fikriyatımız yayılmasın. fikriyatımıza saldırmalarının ihtimali bile yok çünkü kendileri de biliyorlar ki basit düşüncelerle çürütemeyecekleri kadar büyük bir ülküye sahibiz.
komünizmin yayılma siyasetinde bolca kullandığı yöntemdir: halkların kardeşliği. ama bu kardeş olan halklar nedense rusça konuşmak zorundadır. kardeşlerden bir tanesi olan ruslar büyük kardeştir. yönetim mekanizması oradadır, yöneticiler rustur ya da ruslaşmıştır. hatta sırf bu yüzden çin bir diğer komünist güç olarak rusyaya dikilmemiş midir? maocular ile stalinciler, leninciler bu yüzden can düşmanı değil midir?
türk milliyetçileri her türlü aşırılığa karşı olduğu gibi ırkçılığa karşıdır. her ülkücünün çok iyi bildiğiülkücü yemininde de ısrarla faşizme karşı olduğumuzu haykırsak da birilerinin bize biçtiği donda en büyük desen irkçilik. fakat biz bazıları gibi başkalarının bize biçtiği donlarla gezmiyoruz. biz başka başka gömleklerle de yaşamıyoruz. biz türkler tarih sahnesine çıktığından beri kendi dokuduğumuz kumaştan diktiğimiz gömleği giyiyoruz.
tüm dünyaya ve özellikle de türkiyede islamı bahane ederek bizi, ülkücüleri, ırkçı göstermeye çalışanlara geçmişten günümüze bir tokatla cevap verelim.
1492de ispanyada yahudi katliamı yapılırken atalarımız ispanyadan gemilerle yahudileri taşımış ve osmanlı coğrafyasına yerleştirmiştir. bugün bursada yer alan yahudi mabedinde hâlâ o günü temsil eden isimler kullanılmaktadır.
1500lerde hıristiyan dünyası mezhep savaşlarında katolikler tarafından kıtır kıtır kesilirken kendilerine kim sahip çıkmıştır? bugün protestanlık diye bir hıristiyan mezhebi var ise bunu kime borçlulardır? fransayı bölgede ayakta tutan kanuni değil midir?
günümüzden bir hatırlatma ülkücülere faşist diyenler israilliler için ölüm çığlıkları atarken bizler bugün dahi onların da insan olduğunu dünyaya haykırıyoruz. oysa birileri hem insanlık adına konuştuğunu söylüyor hem de meydanlarda israillilere ölüm sloganları atıyor. vee bunu islam adına yaptıklarını söylüyorlar.
dünya saadet için ülkücülere muhtaçtır. çünkü ülkücüler atalarının davasını devam ettiren son milliyetçi ve mukaddesatçı topluluktur. vatan sevgisini imandan bilip tüm dünya milletlerini eşit sayan ve her milletin evladının kendi milletini sevmesini söyleyen bu yüzden de türk milletinin evladı olmaktan şeref duyan bir topluluktur. bizler her millete saygılıyız, kendimizi diğer milletlerin efendisi olarak görmüyoruz. allah (cc.) tüm milletlerin, tüm yaratılmışların efendisidir.
samimiyetle cevap verecek olursanız, sizlere bir soru: mahallenizde yangın çıktı. işinizden hemen koşunuz geldiniz. acaba önce kendi evinizi, sonra akrabalarınızın ve dostlarınızın evlerini, sonra komşularınızın evini, sonra da tanımadığınız kişilerin evini kurtarmaya çalışmaz mısınız? ben öyle yapardım. o yüzden türk milleti benim evimdir. yangında önce kendi evini kurtaran kişi ne kadar suçlu ise ben de o kadar suçluyum. önce kendi yavrusunu emziren anne ne kadar suçlu ise ben de o kadar suçluyum.
biz türk milliyetçileri milletimizi seviyoruz ve milletimize sadakatle bağlıyız. fikri düşüncelerimizi hayata geçirmek adına kurduğumuz ve içerisinde yer aldığımız parti de milliyetçi hareket partisidir. bu ülküye destek verenlerin desteklerinin zayi olmaması temennisiyle
peygamber efendimiz hazreti muhammed mustafa ( sav)nın soyundan geldiğinde şüphe olmayan seyit ahmet arvasî hazretleri şöyle diyor: ben bir türk milliyetçisiyim. türk değil de başka bir milletten olsaydım, yine türk milliyetçisi olurdum. zira islam tarihi boyunca allaha, onun isminin yüceltilmesine en büyük ve kalıcı hizmeti türk milleti yapmıştır.