sevgili,
dün yine barıştık, başka bir kavgaya kadar seni seviyordum. kavgamızı ettik ve şimdi birbirmizi sevmiyoruz.
bugün uyandım. senin suratını aradım ama yoktun. yatarken de olduğu gibi yine gözlerim odamı görür değil, seni görmez oldu. kahvaltı yapmaya mutfağa gittim, giderken her gidişinde yolunu tekrar gözlediğim, "acaba başına bişey mi gelir" dediğim koridordan geçtim. ayağımda senin evinde de giymiş bulunduğum terlikler. bir yandan televizyon açık kalmış, orada bir çift denize bakıyorlar, tıpkı bizim bankin üzerinde durup, masum denizi seyredişimiz gibi. ama onlar mutlu bu sefer. biz değiliz. mutfakta kahve yaptım kendime, zaten seni unutamayacağım daha, kahveyle başlayan günümün devmına kahvemin piçi olacak sigarayı yakmamak onu bırakmayı düşünmek saçma gelicek bana. sigaramı yaktım, sen de içiyor musun acaba? ne de kızardım. ama kızamazdım çünkü artık ayrıldık, sana karışamam ben. kalktım seni bin defa ağırlamış olan mutfak sandalyesinden. sonra baktım senin parmaklarının köpeği olmuş bilgisayarıma, ilerledim. nereye mi? yine sana doğru.
kısaca, unutamıyorum. bir daha ki barışmamızla yeniden kavga etmemiz arasındaki zamanı iple çeken sevgilin.