o ölür öldüğüyle kalır, annesi babası eşi dostu üzüldüğüyle kalır.
onun ölümü kodamanlar masa üzerinde 5 metre daha toprak kazansın ya da kaybetsin diyedir. düşünmez ki ben öldüm kardeşim gazi oldu da konuşma hakkı neden benim değil. devlet böyükleri son sözü söyler, sınırlar tekrar çizilir. sonuç? para kazanan kazanmaya devam eder. ölenin kanı doların mürekkebi olur.
bir de ülke denilen yerin sınırları sorunu vardır. bugün uğruna "ölmemiz" gereken artvin, kars, ığdır batumla değiş tokuş edilmedi mi? misak-ı milli sınırları içinde musul ve kerkük de yok muydu? ama şimdi orası için ölmüyoruz. ya da batı trakya umurumuzda değil pek.
yani devlet denilen baş eşkıyanın çizdiği sınırlar için ölmem. öleceksem ağaçlar için, böcekler için, dağda dolaşan tavşan için, hava için, su için, yaşam hakkımı savunmak uğruna ölürüm.