imaj ve olum

entry11 galeri
    4.
  1. ahmet altan yazısıdır.

    "Kalbinden bıçaklanıp can çekişen kardeşine çaresizlikten çıldırmış bir vaziyette suni teneffüs yaptırmaya çalışan gencin kafasına odunla vuran bir "yaratığı" gördüğünüzde, üstündeki milliyet etiketi sizinkiyle aynı diye, ona bir yakınlık hisseder misiniz? Daha doğuştan sahip olduğunuz adalet duygunuz ve insanı insan yapan vicdanınız, böyle bir katil Türk diye, körelir mi? isyan etmez misiniz? (spot)
    ...

    Milliyetçilikten iğrenirim.

    Gerçeği, hakkı, haklılığı bir yana bırakıp bütün olayları, o olaylara karışanların kavimlerine, milliyetlerine göre değerlendirmek, insanı kaçınılmaz olarak ikiyüzlülüğe, sahtekarlığa, yalancılığa sürükler.
    Siz, milyonlarca kavimdaşınızın, yeryüzündeki milyarlarca insandan herhangi biriyle bir sorunu olduğu her seferde, sizin kavminizden gelen adamın haklı olduğuna inanıp bunu kanıtlamaya uğraşacaksınız; sizin ülkenizi yönetenler başka ülkeleri yönetenlerle bir anlaşmazlığa her düştüğünde sizi yönetenlerin haklılığına iman edeceksiniz.

    Sizin kavimdaşlarınız ve yöneticileriniz bir kere bile haksız çıkmayacak, bir kere bile hatalı davranmayacak, bir kere bile yanlışlığı yapan taraf olmayacak.

    Bu mümkün mü?

    Binlerce vakanın herbirinde siz haklı olabilir misiniz?

    Sizin milletinizle sorunu olan herkesin her seferinde hatalı davranmış olması, hatanın bir kerelik bile olsa sizinkilerde bulunmaması akla uyar mı?

    Böyle körükörüne bir inanç ve saplantı insanı budalalaştırmaz da ne yapar?

    Bu budalalılığı savunabilmek için her olayda sığınmak zorunda kalacağınız demagojiler, çarpıtmalar, yalanlar sizi tiksindirmez mi?

    insanı insan olarak görmekte zorlanmak, mutlaka her insana, doğduğu yerle, ırkıyla, diniyle ilgili bir etiket yapıştırma ihtiyacı hissetmek, insanları üstlerindeki etiketlere göre değerlendirmek, hatta bir cinayette katil ve kurbanları kavimlerine göre paylaşıp kavimlerine göre tavır almak böyle davrananların insanlığından da bir şeyler eksiltmez mi?

    Taksim Meydanı'nda bir grup psikopatın iki insanı öldürmesinden sonra "bütün Türkler'i katil" ilan eden, "bütün Türkler'in cezalandırılmasını" isteyen, kendi kavminden olanları Türkler'e karşı kışkırtan bir "ingiliz gazetecisi" olmak ister misiniz?

    Ya da, Galatasaray'ın aldığı galibiyeti Taksim Meydanı'ndaki "başarılı cinayetlerin" devamı olarak görüp "Onları sahada da devirdik" diyen bir "Türk gazetecisi" olmayı içinize sindirir misiniz?

    ingiliz ya da Türk olmaları aynı seviyesizliği ve iğrençliği paylaşan gazeteciler arasında bir fark yaratır mı?

    Birinin ingiliz diğerinin Türk olması bu rezilliklerden birini diğerine tercih etmeye zorlayabilir mi bizi?

    Kalbinden bıçaklanıp can çekişen kardeşine çaresizlikten çıldırmış bir vaziyette suni teneffüs yaptırmaya çalışan gencin kafasına odunla vuran bir "yaratığı" gördüğünüzde, üstündeki milliyet etiketi sizinkiyle aynı diye ona bir yakınlık hisseder misiniz?

    Daha doğuştan sahip olduğunuz adalet duygunuz ve insanı insan yapan vicdanınız, böyle bir katil Türk diye körelir mi?

    isyan etmez misiniz?

    Aynı vahşeti bir ingiliz bir Türk'e yaptığında duyacağınız öfkeyi, katil sizin milliyetinizden olduğunda duymaz mısınız?

    Cinayeti işleyen Türk olduğunda cinayeti lanetlemekten kaçınır mısınız?
    Taksim Meydanı'ndaki cinayeti lanetlerken, aynı cinayetin ingiltere'de ingilizler tarafından işlenmesi için kışkırtma kampanyaları açan ingiliz gazetecisine, ingiliz olduğu için mi yoksa aşağılıkça davrandığı için mi kızarsınız?

    Milliyetçilerin, hangi kavimden olursa olsun aynı çirkinlikle yaralı olduğunu farketmez misiniz?

    Peki, bir cinayet işlendiğinde, bir insanın ölmüş olmasına değil de, öldürenin sizin kavmizinden olmasının kavminizin "imajını" zedeleyeceğine üzülmenizdeki zavallılığa ne dersiniz?

    Katil Türk olmasaydı o çocuğun öldürülmesine üzülmeyecek miydik?

    Kendi toplumunun "tortusu" olan kalabalığa dahil bulunan ve o tortuyla kirlenmiş kişiliğini seyretmeye gittiği futbol maçlarını cehenneme çevirerek kanıtlamaya uğraşan bir ingiliz'in bu kışkırtıcı seviyesizliğinin cezasının ölüm olduğunu kabul mü edecektik katil Türk olmasaydı?

    Kavmimizin "imajı" insanların hayatından daha mı önemli?

    Cinayeti, bu cinayet kendi kavimdaşlarımız tarafından işlendiği zaman suçlayacak cesareti bulamamak, bu cinayete karşı çıkarken "Ben aslında kendi kavimdaşımın cinayetini suçlamıyorum, kendi kavmimin imajını korumaya uğraşıyorum" aczinin arkasına saklanmaya uğraşmak değil mi bu milliyetçiliği besleyen?

    "Böyle psikopat katiller her yerde var, sorun bizim polisimizin görevini iyi yapmaması, gözünün önündeki cinayete seyirci kalması, "suç bizim görevlililerimizde, bunun için üzgünüz, özür dileriz" diyecek açıkyürekliliğe ve cesarete sahip olmayan bir toplumun "imajı" düzgün olsa ne olacak bozuk olsa ne olacak?

    On bin faili meçhul cinayeti, tonlarla eroin kaçakçılığını, devletin içindeki çeteleri, işkenceleri, faşizme yatkın yöneticileri, psikopat canileri kahraman ilan eden resmi anlayışları bağrımızda barındırıp bu gerçekleri "yabancılardan" saklayarak kendimize sahte bir "imaj" yapmaya uğraşmanın altında yatan sahtekar kurnazlığı sahiplenmek bizi milliyetçi yapıyorsa, o milliyetçiliği paylaşır mısınız?

    Siz, sırf Kürt olduğu için Mehmet Uzun'un bütün romanlarını daha geçen gün toplatan bir yönetimin polisinin de katilleri milliyetlerine göre tasnif edeceğini, öldüren Türk öldürülen ingiliz olduğunda sessizce bu cinayeti seyredeceğini anlamıyor musunuz?

    imajınızda değil, asıl sorunun milliyetçilikle hastalanmış "özünüzde" olduğunu gerçekten görmüyor musunuz?

    Kendi bünyenizdeki bu çirkin yarayı göremiyorsanız, aynı çirkin yarayla lekelenmiş ingiliz, Avusturyalı, Hollandalı, Japon milliyetçilerle benzeşmenin nasıl bir şey olduğunu da mı farkedemiyorsunuz?

    Ben milliyetçilikten iğrenirim.

    Milliyetçilik katillerle kurbanları kavimlerine göre değerlendirmeye götürür insanı.
    Kendi kavminizden olanların her yaptığını haklı göstermeye çalışan bir sahtekarlığın içine düşersiniz sonunda.
    Yalanlar söylersiniz.
    Ölmekten olan kardeşine suni teneffüs yaptıran çocuğun kafasına vuran yaratığın Türk olmasından utanmıyorum ben, o ucuz ve kışkırtıcı başlıkları atan gazetecilerin ingiliz olmasından da bir ingiliz'in utanç duyması gerektiğine inanmıyorum.
    Utanılacaksa, bu tür "insanların" hâlâ varolmasından her milletten insanın birlikte utanması gerekiyor.
    Neredeyse iki yüz yıldır yaşanan milliyetçilik cüzzamının insanların ortak hayatında açtığı irinli yaralar bunlar; Türk olmaktan, Fransız olmaktan, ingiliz olmaktan, Amerikalı olmaktan "insan olma" aşamasına hâlâ geçemediğimizin korkunç işaretleri.
    O yaraları kaşımaktan zevk almak da bizi belki milliyetçi yapıyor ama, insan yapmıyor işte.
    imajımız ne olursa olsun, altında aynı ölümcül canavar yatıyor.
    Ve, biz hep, canavarı saklayacak parlak bir imaj arayıp, canavar ortaya çıktıkça da, canavarın kurbanları için değil imajımızın bozulmasına üzülüyoruz."
    2 ...