bu sefer dizinin sonunu, yaşananları bilerek tekrar izleyenler eminim bihter'i artık suçlamayacaklardır. o adnan'ı sevdi, behlül'de gözü yoktu ki.. sadece evet aşık değildi belki bir baba gibi sevdi daha çok, ama sevdi ve ona bağlı kalmak istedi. behlül onun aklına girene dek..
yukarıda da yazıldığı gibi tipik bir akrep burcu kadını gibi güçlü durmaya çalışıp aslında içine içine akıttı zehrini hep. en sonunda ya beni, bihteri'ni? diyerek öldürdü kendisini.
çok acıklı ve muhteşem bir kitaptan çıkmış çok güçlü bir senaryoydu aşk-ı memnu bana göre. bunda en başta çok eleştirilen beren saat ve firdevs yöreoğlu'na hayat veren nebahat çehre'nin payı olduğunu düşünüyorum. beren saat o kadar güzel taşıdı ki o bihter'in çaresizliğini, aşkını; nebahat çehre öyle bir hissettirdi ki firdevs'in hırslarını.. aslında aynı şekilde behlül gibi bir korkaktan ölesiye nefret ettirmeyi başardı ki kıvanç tatlıtuğ.. histerik ve şımarık nihal her bihter'in çırpınışında daha çok sinir bozdu bu yüzden hazal kaya'yı unutmamak gerek.. ve pek tabii adnan ziyagil. o anlasaydı 79 bölüm sürmezdi değil mi?
bu kadar fenomen haline gelmesi karakterlerin çok güzel yansıtılmasındandı. nihal'i sevdiler çünkü annesini kaybetmiş yalnız ve aşık bir kızdı, sevmedik çünkü saplantılı ve şımarıktı. adnan'ı sevdik çünkü huzur arayan iyi bir adamdı, kızdık çünkü kızı yaşında kadınla ne işi vardı? firdevs'i sevmedik, hırsları kendi çocuklarının bile önündeydi, sevdik çünkü o anne ben nası dayanıcam diye kucağında kızı ağlarken onla beraber ağladı. behlül'ü sevmedik, sevilesi neyi vardı ki?
bihteri çok sevdik, o annesi tarafından ihanete uğramış, babasını kaybetmiş ve aşkı çok yanlış birinde ve zamanda fark etmiş bir kadındı. acı çekti ama cesaretliydi. sonunda kendi canına kıyacak kadar cesaretliydi.
her karakter salt iyi veya kötü değildi, işte bu yüzden çok gerçekti aşk-ı memnu..
