benim gibi cem bakili gençliğinin * adlandırdığı * ve o gün efsane diye tam anlamıyla cuk diye oturduğunu anlamış olduğum o günden sonra da herkesin efsane diye hatırlayacağını düşündüğüm ve umduğum deli manyak kelaynak * sınıfım...! O gün bu gündür unutulmamıştır kimse tarafından...
günlerden bir gün yine her zamanki gibi kıçımı kaşıya kaşıya kalktığım o uykusuz gecelerin sıradan sabahlarından biriydi! servise binip okula gelmiştim, ve sırama oturup yayıla yayıla dersin başlamasını beklerken her şey olağan ve olması gereken şekildeydi. Ta ki soytarı fizikçi hüseyin'in dersinde birdenbire kapının çalınıp sınıf öğretmenimiz nevzat hocanın bir hışımla içeri dalmasına kadar!!
nevzat hoca o kadar delicesine bir hamle yapmıştı ki kapıdan sınıfa doğru sanki bir rüzgar saçımın önlerini havalandırmış gibi bir etki bırakmıştı * daha sonra birdenbire çanta araması yapmaya başlamış ve o andan itibaren tüm sınıf nevzat hocanın aradığı şeyin önceki gün sınıfça çalıp fotokopi çektirdiğimiz ingilizce sınav soruları olduğunu anlamıştı ben ve arkamda oturan m da dahil! çekilen fotokopilerden ikisi ben ve murat'ta olduğu için göt korkusunun verdiği bi çeviklikle beraber anlık bir hareketle kağıdı ben donuma, m ise ayakkabısının içine atmıştı! hoca da aradığı şeyi bulamamıştı tabiki...
bize göre buraya kadar her şey iyiydi ve hocanın bulamadığı için sınıftan gideceğini konunun kapanacağını düşünmüştük ki nevzat hoca yanına bi kaç gammaz staff adayı alarak sınıftan çıktığı andan itibaren geçen diyalog:
b: olum bu kızlar kesin gammazlar lan bu sefer şapa oturduk...
m: hacı valla napcaz ya a.q söylemezler inşallah!
g: sıçarsınız lan söylerlerse hehehe...
b: sus lan doğaçlama skicem bak şimdi seni!
çıkan gammaz stafflar içeri girdikten sonra sınıfa sessizlik çökmüş ve fütursuzca ders anlatmaya devam eden fizikçiyi boş gözlerle dinliyormuş ayağında izlemişlerdi! bir sonraki ders tekrar içeri giren ve çalınan sorular hakkında konuşmaya devam eden saygıdeğer ingilizce öğretmenimiz, çalanların okuldan atılacağını tastikname * ile göndereceklerini söylemiş ve bizim gözümüzü korkutmaya çalışmıştı ki başarılı da olmuştu çünkü yusuf yusuf çekmekten yerimde duramıyordum o anlarda...
en sonunda hakarete varan sözler söylemiş ve olaya karışanın tüm snıf olduğunu bilmeden sürekli umarsızca ''o şerefsizleri bulup işleeini bitiriceğim'' gibilerinden laflar söylüyordu o konya ağzı türkçesi ve sert ses tonuyla sevgili sınıf öğretmenim...
dördüncü derste bir kez daha dersi bölen (ki her ders böldü) güzide ingilizce hocamız kimlerin yaptığını bulduğunu ve numaralarını alacağını söyleyerek sınıftaki k kişisine doru yöneldi, sonunda da telefon numarasını istedi. daha sonra kalkıp bana doğru yönelirken kalbimin atışı sanki sırayı sallıyormuşcasına hızlı gibi geliyordu bana ''nolur ben olmayayım'' diye dua ederken içimden, o an önüme doğru uzandı ve numaramı istedi...bayılacağımı sandım birden ve okuldan atılacağım düşüncesiyle titrek bir sesle döküldü kelimeler ağzımdan. benden sora arkamdaki m2 kişisine doğru yöneldi ve:
h: m bugün gelmedi mi?
m2: gelmedi hocam
h: onun telefonunu ver o zaman!
m2: * 47.....
h: m'nin telefonu değil mi bu?
m2: hayır hocam benim
h: olum ben m'nin telefonunu istedim senden! *
m2:* ha-ha ho-hocam pa-pardon ohh (bu efektle m2'nin yarım kilo verdiği klinik deneylerle kanıtlanmıştır) ben bilmiyorum m2'nin numarasını
h: tamam o zaman gelince hallederiz!
sorgu faslı bittikten sonra sevgili hocamız k kişisini de alıp dışarı çıkar k'nın gidişi acıların çocuğu emrah a dönüşü ise James bond'un suratına benzemektedir! hocayla konuştuklarını bize yalan yanlış aktardıktan sonra öğle teneffüse gireriz ve ben büyük bir medeni cesaret göstererek biricik nevzat hocamla kendinden emin bir tavırla konuşmaya giderim!
b: hocam biraz konuşabilir miyiz?
h: konuşalım... (triplerde hafiften)
b: ama hocam tavrınız bi garip sanki böyle!
h: yoo konuş sen gerçi değişen bir şey olmayacak ama...
b: olsun hocam siz yine de dinleyin *
olay benim tarafımdan hocaya en başından isim vermeden anlatılır ve hoca kısık ateşte ısıtılıp yumuşatıldıktan sora bir güzel fişeklenir, kendi ismim sildirilir ve olay sadece m'nin başına kaldığı düşünülür!
tüm bunlardan sonra sınıfa gidip olayı anlatıp ve millete rahat bir nefes aldırmışımdır! daha sora 'm'yi nevzat'ın elinden kurtarma timi'' (mnekt) harekete geçer. Ben ve birkaç arkadaş, hocanın yanına gidip sınıfın tamamının olaydan sorumlu olduğunu ve sadece m'nin yargılanmaması gerektiği şeklinde laf kalabalığı yaptık! daha sora korkudan okulun bahçesinde pısıp kalan m'ye olaya anlatmaya gitmiş bulundum! o şen şakrak m'nin yerinde yeller esiyordu! duvar ve çöp bidonları arasında bir zemine oturan m, başını kollarının arasına almış ölümü bekleyen idam mahkumları gibiydi...
oturdum yanına ve her şeyi anlattım. yüzüne renk geldi zibidinin sonra kalktık sınıfa götürdüm m'yi ardından da olaydaki başarımdan dolayı gelen tebrikleri kabul ettim.
sonuç itibariyle her ne kadar sınıfın kopya mevzusu kapanıp sıça ossura okuldaki rahat hayatımıza devam ettiysek de bu olay hatırlandığı zaman hala aramızda adrenalin seviyemizin yükselmesine ve gülüşmemize sebep olur