bazen kendimi tepeden tırnağa eleştiriyorum. neden böyleyim? ben hayata stepnesiz çıkmayan lanet bir insanım. ne zaman bir eli bıraksam ilk sokağın dönemecinde ikinci bir eli tutuyorum. o elde mutluluk getirmiyorsa, hemen berikinin saçlarına tutunuyorum... bir şekilde kendimi yalnız bırakmıyorum. hayat böyle dakika, dakika - saat, saat - gün, gün - hafta, hafta - yıl, yıl akıp gidiyorken hiç ama hiç kendime soluklanacak bir zaman ayırıp etraflıca düşünmediğim aklıma geldikçe lanet ediyorum. ne kazandım, ne de kaybettim. bu dünyaya nasıl üryan geldiysem öyleyim. öyle çıplak anadan doğma. hayatın üstüme örttüğü bu bu bez parçaları toplumların kaba kalıplarında ibaret. dogmaları yıkma istediğim yerde koca koca dağlar çıkveriyor. yorulmaktan korkuyorum daha da kötüsü düşmekten. gecenin geç ve çıplak bir anında sessiz bir sokakta yalnız başıma yere yığılmaktan. çünkü böyle yalnız gitmeyi hakedecek çok şeyler yaptım.
hayatında biri olmayınca depresyona giren insan, zayıf insandır. acizdir ve de çaresizdir. hayatına girmiş olanların kıymetini anlamamış hep kendi bildiği yolada ilerlemiş ve kaybetmiştir. ama bu insan tipi hastalıklı görünmesine rağmen yine de bu dünyaya yakışan en güzide insanlardandır. çünkü hayat belli bir düzlemde, kalıplaşmış değer yargıları doğrultusunda ilerleyince sadece gündelik ve sıradan mutluluklar getirir. oysa acının içinde bile tutarlı ve gizli bir mutluluk vardır. hayatında biri olmayınca depresyona giren insan bir yerde kendi kalbine bıçağı batıran insandır.