gerçekten ne istediğini bilmeyen bir bünyedir.
ya da istediklerinin sadece elde ettiklerinden ibaret olduğunu düşünen, "biri gelir biri gider" zihniyetine sahip kişidir. (aşk demiyorum, cinsellik baabında)
yukarıda vermiş olduğumuz örnek her ne kadar sert olduysa da, maalesef elde edilmek için beklenilen birşey elde edildikten sonra o kadar da gizemli ve mutluluk verici olmayabiliyor.
çocukken, bir arkadaşınızın atarisi vardır ve her gün bir şekilde o atariyi oynamak için onunla samimi muhabbetler kurarsınız..
lâkin, bir zaman sonra o atari sizin elinizde olduğunda, bir zaman sonra ondan sıkılır, oynamak bile istemezsiniz.
ilk etapta atari sahibi olan arkadaşınızla aranızda geçecek muhtemel diyaloglar;
-abi size gidelim hadi.
-ne yapacağız bizim evde?
-ya otururuz, atari oynarız...
-bıktım valla atari oynamaktan hiç oynayasım bile gelmiyor.
-ya bıkılır mı? ne güzel işte.. mario oynarız.
-yok, yok. gel parkta salıncak binelim.
-off ya! bi atari alayım evden dışarı çıkmıcam valla.
bu diyalogların sonunda atari sahibi olduğunuz zaman, aynı sıkıntıyı sizde yaşıyorsuuz ve "demek ki gerçekten de sıkılıyormuş insan" diyorsunuz.
tabii bu sıradan bir örnek. aşk ilişkilerini buna benzetmek saçmalık olur.
lâkin insan bünyesinin asla kurtulamadığı bir hastalıktır bu.
yukarıda verilmiş olan örneği çeşitli şeylerle çoğaltmak mümkündür.
nesnelerin ya da maddelerin belirli bir sınırı vardır. bir yerden daha ileriye gidemezler. insan her zaman yenilikçidir, yenilenendir.
elde edilen birşeyle yetindirmez bizi, öyle ki;
her geçen zaman bizi şaşırtır, değişik gizemleri meydana çıkar...
onu elde etmek istersiniz, o da size sunmak ister...
ama bunu akıllı, zevkli, eğlenceli bir şekilde yapar ki, her defasında aynı şeyi defalarca kez elde etseniz bile, tekrar tekrar elde etmek istersiniz.